Varsayalım ki “Aşağıya bak!” demediniz de “Aşağıdan!” dediniz. Bu neyi değiştirecek?
Halkın daha önce, Gezi’den de önce kaybettiği; aslında hiç duymadığını fark ettiği güvenini mi sağlayacak size? Halktan taraf olduğunuzu sanmamızı mı sağlayacak? Daha anlaşılır hale getirmek için açıkça soralım: Bu gibi durumlarda, devletinizin verdiği yetkiler dahilinde, ne yapmanız gerektiği nasıl tanımlanmıştı? Bu tanımın resmiyetteki karşılığını biz, siz ve devletiniz çok iyi biliyor. Bu tanım bağlamında yaptığınız, yapmaktan çekinmediğiniz hareketlerin hak, hukuk bağlamında bir karşılığının olmadığı ortada. Öyleyse bütün bu sistematik hareketlerin, yani saldırganlığınızın sebebi nedir? Buna kafa yormak ister misiniz? Sizin de ayan beyan bildiğiniz bir duygudan bahsedelim: KORKU. Yıkılma, ayrıcalıklı pozisyonu kaybetme korkusu. Evet, korkunuzun asıl sebebi bu. Ve bu korku sizde bir anda parlayıp sönen bir duygu olmadı hiçbir zaman. Biz her “Kazanıyoruz!” dediğimizde siz zaten korku içindeydiniz. Her sokağa çıkışımızda siz zaten bu korkuyla saldırıyordunuz. Buna ilk kez tanık olmuyoruz. Öyleyse bu neyin çabası?
Hadi, varsayalım ki “Aşağıya bak!” yerine “Aşağıdan!” dediniz. Öyleyse “Aşağı bakmayacağız!” dediğimizde neden saldırıyor; tacizle, işkenceyle rehin alıyorsunuz bizi?
Varsayalım ki “Aşağı bakmayacağız!” dedik diye hepimizi aldınız, tıktınız içeriye. İşkence, taciz, hakaret kısmına değinmiyoruz bile; zaten yapan siz olduğunuz için iyi biliyorsunuz. Hepimizi aldınız, o inşa ettiğiniz nezaretlere, hapishanelere tıktınız. Peki sonra? Sonrası sizin için muğlak. Size sonrasını kimse anlatmadı veya zaten merak etmediğiniz için düşünmediniz. Es geçemeyeceğimiz kısım işte burası. Sanıyorsunuz ki “Bugün ses çıkaranları susturursak, seslerini bastırırsak bütün hakimiyetimiz, meşruluğumuz tamam olacak”. Olmayacak. Çünkü siz bugün burada gördüğünüz kadarını biliyor, duyduğunuz kadar olduğumuzu sanıyorsunuz.
Hadi, varsayalım ki bugün üzerinize korkusuzca yürüyenleri hallettiniz. Sanıyorsunuz ki “Yarın önümüz engebesiz düzlük. Elimizi kolumuzu sallayarak yürüyeceğiz.” Yürüyemeyeceksiniz. Bugün ne kadarımızı alırsanız alın, yarın daha fazlamız yürüyecek üzerinize korkusuzca.
Hadi, diyelim ki şu kısacık yazı size denk geldi ama okumak istemediniz, varsayalım ki sokaklarda devrimciler gününüzü zehir etti. Siz okusanız da okumasanız da asıl bilinmesi gereken şeyi Louise Michel’in sözleriyle tekrarlayalım:
“Sayılamayacak bir kalabalık olarak geleceğiz,
Bütün yollardan geleceğiz.
Ve karanlıklardan sıyrılan intikamcı hayaletler gibi gelirken
Yumruklarımızı sıkacağız!”
Sergen Saka