İktidar tarafından 1 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu, bu atamaya karşı yapılan direnişe biçtiği 6 aylık ömrün üzerinden iki hafta geçtikten sonra, kendisinin bile inanamadığı bir biçimde görevinden alındı. Kayyum rektörün görevden alınmasını sağlayan 6.5 aylık direniş boyunca ise devlet iktidarının çeşitli kademelerinden polis saldırıları, tutuklamalar, gözaltılar, işkenceler, kapılar ve duvarlar kırılarak yapılan ev baskınları, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleri ve ev hapisleri, “intihal” olarak adlandırılan akademik hırsızlıkları sabit bir iktidar memuru olan Bulu’dan geriye kalanlardı.
Direnişin ilk günlerinde yapılan eylemler sonrası, 5 Ocak sabahı özel harekat polisleri çok sayıda öğrencinin evini basarak gözaltına aldı. Polis bir öğrenciyi evde bulamayınca, duvarı kırarak içeri girdi.
Aynı günlerde polisin, gözaltına alınanlara çıplak arama işkencesi yaptığı, bu dayatmayı kabul etmeyenlerin tehdit edildiği haberleri gündemdeydi.
5 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi önünde yapılan eyleme gerçekleşen polis saldırısı sonrası, daha sonra kayyum rektör Bulu’nun “pratik çözüm” diye tanımladığı, Güney Kampüs ana giriş kapısının polis kelepçesi ile kapatılması olayı yaşandı.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki LGBTİ+ topluluğunun gerçekleştirdiği bir etkinliği bahane eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu etkinlik nedeniyle gözaltına alınanlar hakkında “sapkın” ifadesini kullandı. LGBTİ+’lara yönelik, artık bir devlet politikası olarak yerleşikleşen nefret söylemleri iktidar cenahının çeşitli mensupları tarafından aynı günlerde yoğun biçimde tekrar edildi. Kayyum rektör Melih Bulu ise aynı günlerde Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ Çalışmaları Aday Kulübü’nü kapattı. Karar, “İletişim Başkanı” titri taşıyan, iktidarın fiili “propaganda bakanı” Fahrettin Altun tarafından “Kutsal değerlerimizi ayaklar altına almaya çalışanlara karşı üniversite yönetimi meşru bir tasarrufta bulunmuştur” sözleriyle karşılandı.
2 Şubat’ta Kadıköy’de yapılan dayanışma eylemine gerçekleşen polis saldırısında 94 kişi gözaltına alınırken, biber gazı ve plastik mermiler nedeniyle yaralananlar oldu. Eyleme katılan 11’i tutuklu, birçoğu ev hapsi cezası alan 23 kişi hakkında hakkında hazırlanan iddianamede altı aydan yedi yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istendi.
25 Mart’ta Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan eylemlerdeki polis saldırısında 24 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların savcılığa çıkarılacakları Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde de polis saldırısı sonucu 40 kişi daha gözaltına alındı.
1 Nisan’da Kadıköy’de yapılan dayanışma eylemindeki polis saldırısında 35 kişi işkence ile gözaltına alınırken, iç kanama geçiren ve kaburgası ezilenler oldu.
Taksim Gezi Parkı Direnişi’nin yıl dönümü olan 31 Mayıs gecesi üniversite kampüsü bir kez daha polis tarafından abluka altına alındı.
Eylemlerde gökkuşağı bayrağı taşıdıkları bahanesiyle polis tarafından gözaltına alınanlara dava açıldı.
3 Temmuz’da kayyum rektör Melih Bulu’nun Covid-19 gerekçesiyle kampüsü giriş-çıkışlara kapatması sonrası yaşanan gerginlikte özel güvenlik adı altındaki bazı şahıslar akademisyen ve öğrencilere saldırdı.