Supertrawler: Katliamın En Süperi
Supertrawler denilen dev av gemileri deniz varlıkları için adeta bir soykırım makinesidir. Dünyanın en büyük ikinci gemisi olan FV Margris adlı “supertrawler” 600 metre uzunluğunda ve 200 metre genişliğinde devasa bir ağa sahip. Tek seferde binlerce ton balık ve deniz varlığı Supertrawler’ın ağlarına yakalanıyor. Ayrıca bu “soykırım makinesinde” balık sürülerini tespit etmek için geliştirilmiş sonar sistemleri ve helikopterler kullanılıyor. Büyük küçük demeden, avlanan balıkların yanında kaplumbağalar, yunuslar ve nesli tehlike altında bulunan deniz canlıları ve varlıkları da bulunuyor. Bu soykırım makinesi aynı zamanda tesis şeklinde çalışıyor. Günde 250 ton balık işleyebiliyor, işlenmiş 6.800 ton balığı dondurulmuş şekilde saklayabiliyor.
2012 yılında, Avustralya’nın güney kıyılarında 18.000 ton kadar uskumru avlamak amacıyla sulara açılan FV Margiris adlı supertrawler, gösterilen tepkiler sebebiyle 2 yıl süreyle yasaklanmıştı. Fakat şimdi Avustralya hükümeti bu soykırım makinesinin tekrar sulara açılmasına izin vermiş durumda.
Bu ve bunun gibi “araçlar” tabi ki, bir kaç uyanık balıkçının aklına gelmiş,onların “dehşet verici” icatları değil. Bunlar büyük şirketlerin artık bir endüstriye dönüşmüş olan “balıkçılığı” kendi yöntemleri ile hayata geçirmeleridir. Bu ihtiyaçları doğrultusunda, avlanan sıradan balıkçıları aşan bir şeydir. Endüstriyel balıkçılık ortaya çıktı çıkalı, deniz varlıkları yıkıcı bir tüketimin malzemesi haline gelmeye başlamışlardır. Mesela bazı deniz canlıları bu yöntemlerle neredeyse yok oluşun eşiğine itilmişlerdir: Orkinos, kılıç balığı, atlantik kılıç balığı ve köpek balıkları gibi türlerin 1950’den bu yana % 90 civarında azalmıştır!
Endüstriyel balıkçı tekneleri, güçlü sonarlar kullanarak, çok büyük balık sürülerini takip edebiliyor ve yakalayabiliyor. Endüstriyel balıkçılığın yarattığı hasar miktarı çok büyük boyutlarda. Örneğin; karides avlayan bu araçlarda ağlara takılan balıkların yüzde 90’ı denize geri atılıyor. Her yıl bu şekilde ölen balina ya da yunus sayısı 300 binin üzerinde. Yaklaşık 100 bin albatros uzun olta kancalarına takılarak ölürken, kaplumbağa, fok ve köpek balıkları da rastgele yapılan, soykırımcı balıkçılık uygulamalarının kurbanı olmakta. Dip trolleri de deniz yaşamının en acımasız katilleri. Sadece birkaç balık uğruna bir buldozer gibi yüzyıllık mercanları ezip, üzerlerindeki tüm yaşamı silip süpürüyor, bir yağmur ormanı kadar yaşamı barındıran deniz dağlarını yok ediyorlar.
Endüstriyel balıkçılığın ağlarıyla okyanus sularına karışan kapitalizm gözünü denizlerdeki yaşama dikmiş durumda. Var olduğu her yerde yaşamı yok eden kapitalizm deniz varlıklarını kimi zaman fabrikalarının atıklarıyla, kimi zaman kimyasallarla, kimi zaman da dev avlanma gemileriyle yok ediyor. Karada sömüren efendiler bu sömürü hırsıyla ne havayı ne de denizi kayırıyorlar. Toprağın üstünde bizlerin nasiplendiği bu sömürüden, suyun dibindekiler de kaçamıyor!
Devrim Varol – Patika Dergisi 2. Sayı