1950’de Haydarpaşa-Harem arasındaki sahil şeridi, şehrin merkezinde ve halk tarafından yoğun biçimde kullanılmasına rağmen devlet tarafından kapatılmıştı. Seneler boyunca duvarlarla çevrilip, halka kapatılan sahil, şimdi küresel şirketlere satılacak. 13 Eylül’de Haydarpaşa Limanı’yla beraber TCDD’nin sahip olduğu Haydarpaşa Garı ve tren atölyelerinin bulunduğu alan, kruvaziyer liman olması için ihaleye çıkartıldı.
Harem Otogarı’ndan, Kadıköy Moda’ya kadar 1 milyon 300 bin metrekarelik alanı kapsayan projede, Haydarpaşa’ya uluslararası turistik gezilerin yapıldığı kruvaziyer liman yapılması planlanıyor; bu alan halka kapatılacak. “Ticaret ve turizm” merkezi yapılmak istenen bölgede; kültür, turizm alanları, dini tesis, konaklama tesisleri gibi yapılar inşa edilecek. Haydarpaşa Garı’nın yeni projede ne amaçla kullanılacağı kesin olarak bilinmiyor.
Haydarpaşa Garı ve çevresinin özelleştirmesi, ilk kez 1980 sonrası Özal Hükümeti dönemiyle başlayan özelleştirme furyasıyla beraber dillendirilmişti. 2003’e kadar kamuoyuna yansıyan herhangi bir teklif olmadı. 2005 yılında özelleştirme çalışmaları hızlandı, Dünya Gayrimenkul Emlak Fuarı’nda Haydarpaşa ve İstanbul görücüye çıkartıldı.
Haydarpaşa’da yapılması planlanan kruvaziyer liman ve dünya ticaret merkezi Türkiye medyasında “Çok gelir sağlayacak.”, “Haydarpaşa Manhattan olacak.” şeklinde duyuruldu.
Haydarpaşa ve çevresinin özelleştirilmesine karşı çıkışlar bu yıllarda başladı. Özellikle Mimarlar Odası ve Birleşik Taşımacılık Sendikası projeye karşı çıktı. Bu karşı çıkışa toplumsal muhalefetten de destek geldi. Konu gündeme taşındı. Projeye, kurulacak yapının halka kapalı olması, İstanbul’un silüetini bozacak olması, kültürel mirasa saygısızlık olduğu, Haydarpaşa’nın İstanbul’un Anadolu’ya açıldığı simgesel kapısı olduğu, kısacası Haydarpaşa Garı’nın “halkın olduğu” gerekçeleriyle karşı çıkıldı.
Zaten, tüm bu itirazların ötesinde, Haydarpaşa’nın özelleştirilmesi 2005 yılı itibariyle mümkün değildi. Çünkü Haydarpaşa Garı hem Anadolu’ya kalkan tren seferleri için bir terminal, hem de Anadolu yakasının sahil hattında oturan emekçiler için önemli bir aktarma noktası durumundaydı. İstanbul’un hem iç hem dış ulaşımında önemli bir nokta olan Haydarpaşa’nın, kullanıma kapatılması düşünülemezdi. İktidarın Haydarpaşa’daki projeye başlamadan önce Haydarpaşa’nın kullanımını azaltması, buraya olan ihtiyacı ortadan kaldırması gerekiyordu
Özelleştirme planlarının başladığı 2005 yılında Marmaray ve Kadıköy-Kartal metrosunun yapım çalışmalarına başlanmasının tesadüf olmadığı gibi, Haydarpaşa Garı ve çevresindeki yıkım ihalesinin, Kadıköy-Kartal metrosunun kullanıma açılmasının üstünden iki ay geçmeden başlaması da tesadüf değildi. 2005’te Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Haydarpaşa’nın özelleştirileceği haberlerinin arkasında durmuş ve aynı yıl başlanan Marmaray Projesi’nin 2009’da bitmesiyle Haydarpaşa’nın kullanılmaz hale geleceğini söylemişti. Haydarpaşa-Harem arasında bulunan ve İstanbul’un en önemli limanı olan Haydarpaşa Limanı’nın kullanımı da o günlerden itibaren azaltıldı. Bu şekilde Haydarpaşa’daki liman işletmesi zarar eder hale getirildi. 2010 Kasım ayının son günlerinde garın çatısı yandı. Ardından hızlı tren rayı döşeme bahanesiyle Haydarpaşa’dan kalkan şehirlerarası tren hatları kaldırıldı.
Bu sefer 9 Ocak 2012’de, yanan gar çatısı neden gösterilip, banliyö seferlerinin de 31 Ocak 2013’te kaldırılacağı açıklandı. İktidar bir yandan İstanbul ulaşımı için kilit rol oynayan Anadolu banliyö tren hattına alternatif hatlar için 6,6 milyar dolar harcıyor,(Kadıköy-Kartal: 1,6 milyar dolar, Marmaray 5 milyar dolar ödendiği-ödeneceği söyleniyor) bir yandan da Marmaray ve metroya rağmen halkın kullanmaya devam edeceğini bildiği banliyö trenini kaldırıp, bahane olarak garın çatısının yanmasını gösteriyordu. Bu harcamalara rağmen, Kartal-Kadıköy metro hattının açılmasından iki ay sonra bile, asansörleri dahi çalışmıyor, yürüme bantları yeni takılıyor, bazı istasyonlardaki betonların üstüne sıva dahi çekilmemiş, ışıklandırma ise tamamlanmamış halde duruyor. Anlaşılan o ki, bu projeler aceleye getirilerek başka projelerin önü açılmış oluyor.
Peki Haydarpaşa Port projesi, Başbakan’a Kadıköy-Kartal metrosunu üç ay erken açtıracak, tarihi bir garın çatısını yaktıracak, Anadolu yakasının sahil hattında oturan emekçilerin hayatından her gün en az yarım saat çalacak kadar değerli mi?
12 Eylül 2012’de TCDD kendine ait olan Haydarpaşa Garı, tren terminali ve Haydarpaşa Limanı’nın dahil olduğu 1.300.000 metrekarelik alanın özelleştirilmesini “kuruma gelir elde etme” bahanesiyle İl Özelleştirme Dairesi’nden talep etme kararından bir gün sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi´nin de 13 Eylül 2012´de bölgeye yönelik nazım imar planı Belediye Meclisi’nde, AKP´li üyelerin oylarıyla kabul edildi.
İnşaatı bittikten sonra Haydarpaşa Port kamuya kapalı bir ticaret, eğlence, turizm merkezi olacak. Alan duvarlarla çevrilecek, var olan duvarlar yükselecek. Sadece Haydarpaşa Gar Binası’na, Maliye Bakanlığı’nın biçtiği fiyat 3 milyar 19 milyon 180 bin dolarken, Haydarpaşa Port’a 5 Milyar dolar biçiliyor.
Tüm bunların ötesinde Haydarpaşa’yı özelleştirme fikri, içinde bulunduğumuz Ekim ayıyla beraber başlayan Kentsel Dönüşüm Projesi’nden bağımsız değil. Tüm bu projelerle amaçlanan, şehir merkezlerini yoksullardan arındırmak ve bu alanları zenginlerin kullanımına açmak.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 4. Sayısında yayımlanmıştır.