Ez dixazim veya bibejim: Dive hun ji bir nekin ku em ji hunermend in, hunermende nefsbiçuk…
Ne weki we ne, ev zelal e, le çawa be ji hunermend
Seyri Mesel Sanat Atölyesi’nin tiyatro ekibinin Kürtçe sahnelediği “Ay Carmela” oyununu izledikten sonra, İstiklal Caddesi’nin aşağı sokaklarında bulunan Seyri Mesel Sanat Atölyesi’nde oyun ekibinden Nurten ve Güler ile sahneledikleri oyun üzerine sohbet ettik.
Sohbetimize Seyri Mesel Sanat Atölyesi ve tiyatro ekibinin çalışmalarını konuşarak başladık. Seyri Mesel Tiyatrosu 2002 yılında açılmış, 2003 yılında da pratik çalışmalarına başlamış. Sadece tiyatro değil aynı zamanda bir sanat atölyesi olan Seyri Mesel’de müzik, resim gibi birçok sanat dalının çalışmaları yapılıyor. Seyri Mesel Tiyatrosu’nun on yıllık dolu dolu bir geçmişi var. Tiyatro oyunlarının iki tanesini Türkçe, geri kalan oyunlarını ise Kürtçe sahnelemişler. Oyunlarında, Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasındaki halkların kültürleri ve geleneklerini sahneleyerek seyirciyle buluşturmuşlar. Fakat ilk defa çeviri bir metinle, Anadolu coğrafyasından İberya’ya yüzlerini dönüp, Carmela’yı görmüşler. Ve üç tiyatrocunun hikayesini anlatan “Ay Carmela” oyununu sahnelemek için üç tiyatrocu başlamışlar çalışmaya.
Ay Carmela oyununda üç karakter var; Carmela, Paulino ve sağır olan Gustavete. Bu üç arkadaş, İspanya Devrimi sürecinde birlikte tiyatro yapan bir grup tiyatrocu. Bir sabah yanlışlıkla kendilerini faşist Franco ordusunun askerleri arasında bulan Carmela, Paulino ve Gustavete esir alınırlar. Onları esir alan ordunun başında, tiyatro aşığı İtalyan bir faşist komutan vardır ve onlardan kendi askerleri için oyun düzenlenmelerini ister. Ve tabi ki bu oyunların faşist rejimi öven oyunlar olması gerekir. Tiyatrocular oyunu oynarken, militer düzenin yok edici ve acı yanını görmezden gelmek zorunda bırakılır. Fakat oyun oynandığı esnada Carmela dayanamaz. Komutanların ve faşist düzenin bütün acımasızlıklarını sahnede anlatmaya başlar. Engel olamayan Paulino, Carmela’yı susturmaya çalışsa da nafile, Carmela başkaldırmıştır bir kere. İtalyan komutan ise bu düzene karşı çıkan, başkaldıran her insana yaptığı gibi Carmela’yı kurşuna dizer ve katleder.
İspanya’da 1936 yılında yaratılan devrimde halklar özgürlükleri için, faşist güçlere karşı mücadele ediyordu. Halkın verdiği mücadele, yeni bir iktidarı yaratmak için değil, özgür bir yaşamı yaratmak içindi. Güler ve Nurten bu oyunda anlatılan 1936 İspanya’sının, bu topraklarda yaşananlarla benzediği noktaların olduğunu ve oyun metninin içine girdikçe aslında metnin ne kadar çok kendilerine hitap ettiğini söylediler. Onlar, yaşadığımız topraklarda yıllardır TC devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşın yakıcılığını doğrudan yaşıyorlar. Bu nedenle de oyunun en temelinde, militarizm eleştirisi yaptıklarını vurguluyorlar. Militarizm eleştirisi Carmela’nın karşı koyuşlarında beliriyor daha çok.
Bizim topraklarımızda da militarizme karşı vicdani retçi kadınlar, Barış Anneleri, “vatan sağ olsun” demeyi reddeden birçok kadın, Carmela gibi başkaldırıyor.
Evet, Carmela başkaldıyor. Peki ya Paulino? Nurten, Paulino’nun parçalanmışlığından bahsediyor. Direnerek ölen Carmela’nın yanında, sadece yaşamak için çırpınan, sadece yaşamak için kendi benliğinden vazgeçen Paulino aslında Carmela’dan daha ölü. Çünkü o her şeyini kaybetmiş, yaşayan bir ölüdür.
“Aslında dünyanın neresinde olursak olalım durum değişmiyor” diyor Güler. Oyunda yer isimlerini, karakter isimlerini Kürtçeye uyarlamak geçmiş akıllarından; ama sonradan gereği olmadığını düşünmüşler. Çünkü yaşananlar aynı, hangi dilde anlatıldığı ne fark eder…
“Fakat bombalar hiçbir şeye yaramaz
Rumba la rumba la rumba la
Kalplerin attığı yerde
Ay Carmela! Ay Carmela!
Karşı saldırı çok güçlü
Rumba la rumba la rumba la
Direnmek zorundayız
Ay Carmela! Ay Carmela!
Verdiğimiz mücadele aynı
Rumba la rumba la rumba la
Yemin ediyoruz savaşmaya
Ay Carmela! Ay Carmela!”
Savaşın yakıcılığını, yok edici yanını, hem güldürüp hem de bir burukluk bırakarak, hissettiren Carmela ile 1936 İspanya’sında yaşananları anlatan Seyri Mesel Tiyatrosu’na teşekkür ediyoruz.
Son gösteri 27 Şubat’ta oynanacak, küçük ama mütevazı sahnesinde seyircisiyle buluşmaya devam edecek. İyi seyirler…
Röportaj : Merve Demir
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.