Rojava Devrimi, geliştiği günden beri Suriye’de küresel kapitalistlerden bağımsız üçüncü bir yol olma durumundadır. Burada gerçekleştirilen özyönetim deneyimi, kapitalist sistemin örgütlenmesindeki başat unsurlardan biri olan merkeziyetçilik ilkesiyle tamamen zıttır. Rojava, kendi imkanlarını öz gücüyle yaratmaya çabalamış; bu doğrultuda tarım ve hayvancılık başta olmak üzere bölgenin kendi ekonomisini yaratmasında geçen seneye göre ciddi bir ilerleme kaydetmiştir. Rojava Devrimi’nin küresel kapitalistler tarafından tanınmaması, Rojava’yı kendi içine yöneltmiş ve tüm bunlara rağmen, Rojava kendi ekonomisini oluşturmuştur. Bu ekonomik örgütlenmelerin gelişkinliği, Rojava Devrimi’nin artık nispeten düzlüğe çıkmasının olanaklarını oluşturmaktayken; IŞİD’in Rojava’nın Kobanê bölgesine yönelik saldırıları, devrime yönelik iki yıldır aralıklarla devam eden saldırı silsilesinin en tehlikelisini işaret ediyor.
19 Temmuz 2012’de Rojava’da devrim ateşinin yakıldığı bölge olan Kobanê’nin adı Baas rejimi tarafından Ayn El Arap “Arapların gözü” olarak değiştirilmişti; IŞİD şimdi Ayn El İslam, “İslam’ın gözü” diyor. Rojava Devrimi’ne gözünü diken, Kobanê’yi gözüne kestiriyor diyebiliriz. Ve Kobanê direniyor!
IŞİD bakımından stratejik bir bölge olan Kobanê, esasen Türkiye gibi devletlerin Rojava devrimine yönelik gizlenmeyen rahatsızlıklarının sonucu olarak saldırılara hedef oluyor. IŞİD, Kobanê bölgesini ele geçirerek; hem geniş bir hareket alanı kazanmayı hem de burada bulunan sınır kapılarıyla Türkiye üzerinden eleman ve mühimmat geçişlerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Nitekim 30 Mart Seçimleri’yle Ceylanpınar Belediyesi’nin AKP tarafından gasp edilmesi, zaten böyle bir planlamanın olduğunu göstermişti ve şimdi bütün gözler önünde bu plan yürürlüğe konmuştur.
IŞİD saldırılarının arka planı; 1 Haziran’da Ürdün’ün Amman kentinde KDP ve Baasçıların da katıldığı gizli toplantının belgelerinin açığa çıkmasıyla deşifre olmuştu. Bu belgelerden görülüyor ki IŞİD sadece stratejik işbirliğinin öznesi olmaktan ziyade bizzat kendisi bir proje.
Türkiye’nin, ortadoğu planları ekseninde, IŞİD’le muhabbeti elbette sadece Rojava üzerinden gerçekleşmiyor. Musul’un IŞİD tarafından alınmasının ardından Mesud Barzani Tahran’ı ziyaret ederken; bir yıldan beri kurulamayıp Musul işgalinin hemen ardından aceleyle oluşturulan Ulusal Koalisyon Hükümeti başbakanı Neçirvan Barzani de Türkiye’ye davet ediliyordu acilen.
13 Temmuz’da Neçirvan Barzani İstanbul’da Erdoğan’la, 14 Temmuz’da Mesut Barzani Abdullah Gül ile görüştü. Görüşmelerde bağımsız Kürdistan tartışmaları, Türkiye üzerinden petrol sevkiyatı ve IŞİD’in saldırılarının gündeme geldiği öğrenildi. TC’nin Barzani’lerle geliştirdiği bu içli dışlı ilişki, akla “Kürdistan Devleti’yle, Rojava Devrimi örtülmeye ve yok sayılmaya mı çalışılıyor?” sorusunu getiriyor.
Ozan Şahin
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20. sayısında yayımlanmıştır.