#SUKOKTU
12 Temmuz sabahından itibaren Kadıköy ve Ümraniye ilçeleri başta olmak üzere İstanbul’da pek çok bölgede, musluklardan akan şehir şebeke suyunda sıra dışı bir koku fark edilmeye başlandı.
12 Temmuz sabahından itibaren sosyal medyada yer alan, şehir şebeke sularının koktuğuna dair haberler hızla yayıldı. İSKİ telefonla ihbar hattına üst üste gelen şikayetler, İSKİ’nin yuvarlak cevaplarıyla, başarıyla savuşturuldu.
Kovuşturmadan ziyade savuşturma kabiliyeti ile ünlü bir başka kurum olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, twitter hesabı @ibbBeyazmasa üzerinden çeşitli zamanlarda kendisine gelen şikayetleri “Sularımız uluslararası akreditasyon sertifikası olan laboratuvarımızda test ediliyor.” ve “Suda yosunlaşma oldu” şeklinde yanıtladı. Özellikle Kadıköy ile Ümraniye bölgesinde yoğunlaşan şikayetleri iletmek, bilgi almak ve sorunun çözümünün sağlanması için pek çok kişi İSKİ’den ve İBB’den ümidi kesince, Toplum Sağlığı Merkezleri’ni aramaya başladı. Günlerden Cumartesi olması dolayısıyla “hıfzıssıhha” yani halk sağlığı tatildeydi.
Aradan günler geçmesine rağmen şikayetler azalmadı, aksine daha fazla bölgeden benzer şikayetler gelmeye başladı.
Artan şikayetlerle iyice köşeye sıkışan İSKİ, 15 Temmuz Salı günü “Son günlerde İstanbul’un bazı bölgelerinde musluklardan akan su ile ilgili kurumumuza şikayetler ulaşmakta, konuyla ilgili basın-yayın organlarında haberler yayınlanmaktadır.” sözleriyle başlayan bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Yaptığı uzun açıklamada ilgisiz konular hakkında çeşitli verilere değinen İSKİ, suyun içindeki sıra dışı kokuya değindiği tek cümlede de “estetik parametre” nitelemesi yaparak bilimsel yetkinliğini kanıtladı.
Aynı gün bir şekilde iski ile ilgili bir başka açıklama da dangalak medya kuruluşlarının birinde yer buldu. Açıklamaya göre ülke içinde isyan çıkarmaya çalışan “geziciler” muslukları açık bırakmak suretiyle istanbulun suyunu bitirmeye çalıştıkları savunuldu.
Kokunun nedeni, kaynağı, insan ve diğer varlıkların sağlığına olası etkileri ile ilgili hiç bir çalışma yapılmadan “suyun kullanımı açısından herhangi bir olumsuz duruma sebebiyet vermesi söz konusu değildir.” şeklinde açıklama yapılması dikkat çekti. Bu açıklamayla, Cahit Aral ekolünün takipçisi olduğu ortaya çıkan İSKİ yetkililerinden hangisinin televizyona çıkıp musluk suyu içeceği merak konusu oldu.
Aynı gün, Patika Ekoloji Kolektifi’nden Alp Temiz, sosyal medya hesapları üzerinden konu ile ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
Dilekçede, soruşturmanın üzerinde yürütüleceği şüpheliler “Tespit edilecek İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ yetkili ve görevlileri” ifadesi ile yer alırken; iddia edilen suç da “Görevi kötüye kullanma, halk sağlığını tehlikeye atma (TCK 185/1-2)” olarak tanımlandı.
Savcılığa yapılan suç duyurusunda, suyun kokusu “Suyun koku, tat ve renk özellikleri ve tarafımızca yapılan araştırmalar, konunun uzmanlarıyla yapılan görüşmeler sonucunda bu sorunun; suda çözünebilen, uçucu, buharlaşabilen cinsten amonyak ve/veya klor elementleri ile kompleks yapabilen bir bileşikten kaynaklandığı düşünülmektedir. Suda; özellikle şeker hastalarının ve diğer pankreas ve karaciğer yetmezliği hastalarının ağzından gelen, metabolik krebs döngüsünde açığa çıkabilen “keton cisimcikleri” benzeri bir koku mevcuttur. Bu koku bazı vatandaşlarca sosyal medyada aseton bileşiğine ve foseptik kokusuna da benzetilmiştir.” ifadesiyle tariflendi.
Bu kokuya neden olan etmenler arasında dilekçede 3 temel şüphe yer aldı:
1- Suyun Caferağa Mahallesi’nde koktuğu şikayetinin aksine, Kızıltoprak semtinde tarif edilen kokunun bulunmadığı beyanı göz önünde bulundurulduğunda; baraj ya da başka bir su kaynağından aktarılması muhtemel suyun, arıtma tesisi bypass edilerek ya da gerekli işlemler kifayetiyle (yeteri kadar) tamamlanmaksızın şebeke suyu ile karışması ihtimali mevcuttur.
2- Şebeke suyunun baraj ya da başka bir kaynaktan girdi almayıp, iletim hattı boyunca gerçekleşen bir arıza ya da müdahale sonucu, kent atık suyu ya da herhangi bir endüstriyel atık ile kontamine olması (bulaşması) muhtemeldir.
3- Her ne kadar İSKİ tarafından kullanılan bir yöntem olmasa da “Biguanid” türevi su dezenfektanlarının aşırı miktarda kullanılmış olabileceği bir başka şüphe konusudur. Ancak bu koşulda aynı şikayetin daha fazla bölgede açığa çıkması beklenebilirdi.
Şüpheli tarafının kamu görevlisi olması nedeniyle, soruşturmanın yapılabilmesi için valilik onayının gerektiği öğrenildi. Vali tarafından soruşturmaya izin verilmemesi halinde, aynı suçlarla İstanbul Valisi hakkında da suç duyurusunda bulunulacağı öğrenildi.
Kendisine neden savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ve hedefinin ne olduğu sorulan Alp Temiz, “Elbette ki bu suç duyurusunu devletin herhangi bir organından bir reform ya da cezalandırma talep ettiğim için gerçekleştirmedim. Sorunun en yoğun haliyle açığa çıktığı Cumartesi günü, hiç bir tetkik yapılmadı. Dolayısıyla tüm ayrıntıların tespiti için oldukça geç kalındı. Halen daha bir laboratuvar incelemesi yapılamıyor. Kadıköy Toplum Sağlığı Merkezi numunesini aldığı suların tahlilini Maltepe’de bulunan 3 No.lu Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda yaptırıyor. Sudaki bu olağan dışı maddenin tespit edilebilmesi için söz konusu laboratuvarın teknik donanımının yetersiz olduğu herkesçe biliniyor. Daha geniş kesimlerce durumun vahametinin farkına varılabilmesini sağlamak ve elimdeki numunelerin yetkin laboratuvarlarca incelenmesine imkan yaratmak adına resmi bir kayıt oluşturulması gerektiği kanaatine vardım. Bu resmi kaydın ileriki süreçte yararlı bir argümana dönüşebileceğini öngördüm.” sözleriyle konunun takipçisi olduğunu ifade etti.
Patika Ekoloji Kolektifi dışında Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu, İstanbul Tabip Odası ve Çevre Mühendisleri Odası’nın da konunun takipçisi olduğu öğrenildi.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20. sayısında yayımlanmıştır.