“Sömürücü Başı Eczacıbaşı” – Rıfat Güven

Meydan Gazetesi- Sömürücü Başı Eczacıbaşı

 

Özenle taranıp hafif sola yatmış saçları, son derece düzgün ve titizlikle ütületilmiş takım elbisesiyle, son derece lüks yani son derece sömürü üzerine kurulu bir mekanda röportaj veriyor büyük kapitalist, karizmatik patron Bülent Eczacıbaşı. Tam o anda elini makineye kaptırıyor bir demir doğramacı, tam o anda direksiyonu şarampole yuvarlıyor bir taksi şoförü saatlerce direksiyon sallamaktan yorgun, tam o anda kalbe giden damarlarından biri tıkanıp yere kapaklanıyor bir plasiyer bedeninin 3-4 katı palet dolusu mal taşımaktan, tam o anda fazla mesaiye kalmadığı için atılıyor işten bir market çalışanı, tam o anda iskeleden düşüyor bir inşaat işçisi. Tokat yiyor tam o an da suratına bir kadın garson, patronundan müşteriyi daha fazla memnun etmediği için, tam o anda hastanede gözlerini yumuyor bir kot taşlama işçisi; fazladan zehirli toz yuttuğu için, tam o anda kalıyor altında lüks bir Jeep’in pisliklerini temizlerken bir temizlik işçisi. Bütün bunlar tam o anda oluyor, tam o konuşurken, tam o pervasızca yanıtlarken bu soruları, halktan kopuk kapitalizmin anlaşılmaz ,anlaşılmamak üzerine oluşturulmuş dilini kullanırken. Fakat aslında gayet anlaşılır bir şey de söylüyor, bu içindeki dona kadar işçilerin ezilenlerin terlerini emen emeğini sömüren kapitalist vampir, belki de ilk defa bu kadar dürüst oluyor.

Söylediklerinin özeti şu ; Sermaye güvende olsun da rejimin adı önemli değil diyor Eczacıbaşı. En yalın ifadesiyle ’mala geleceğine cana gelsin ’diyen bu takım elbiseli büyük burjuvaya eşlik eden ve aynı zamanlara denk düşen bir açıklama geliyor, kendi sınıfından, bir diğer egemenden. Son yaşanan büyük elektrik kesintisinin oluşturduğu kaybı, işçilerin bir cumartesi günü ücretsiz çalışmasıyla kapatılması gerektiğini söylerken İTO (İzmir Ticaret Odası) Başkanı aynı algıyla, aynı pervasızlıkla çıkıyor karşımıza tekrar tekrar.

Görüyoruz ki ezilenlerden biri rejimin sistemin değişmesi gereğinden söz ettiğinde, kendini direk cezaevinde yada toprağın altında bulurken, ezenlerden biri işçilerin ezilenlerin yaşamı pahasına sermayeyi önceliğe alıp rejimi önemsememesi, egemen basın ve devlet tarafından bırakın eleştirilmeyi, ödüllendiriliyor. Elbette ki biz geçmişten ve şu andan biliyoruz ki kapitalizm ve devletler kardeştir, kan kardeşidir, ezilenlerin kanıyla. Dolayısıyla kapitalistlerin sermayenin güvenini önceliğe alıp, Eczacıbaşı konuşurken tüm o olanları hiçe saymaları, devletle ve iktidarlarla olan derin bağlarından geliyor. Evet kapitalizm ve devletler kardeştir, kan kardeşidir, ezilenlerin kanıyla bağlıdırlar. Biz ezilenler işçiler onları doyurmaya, giydirmeye, taşımaya, yaşatmaya devam ettikçe onlar bizi öldürüyor, katlediyor, yok sayıyorlar ve tüm bunları hayasızca dillendiriyorlar.

Biz emeği, bedeni sömürülenler öfkemizi bilemedikçe örgütlenmedikçe, başkaldırmadıkça, kapitalizmle kavgaya girmedikçe, onlar konuştuğu sıralarda, tam o anlarda ölmeye, sermayeden sonra gelmeye devam edeceğiz.

 

Rıfat Güven

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.