ABD’deki başkanlık seçimleri, her geçen seçim daha fazla gündemimiz oluyor. Savaş, farklı coğrafyalardaki devletleri yan yana ya da karşı karşıya getirse de; ABD’de seçilecek yeni başkan, Suriye’deki savaştan Rusya ile ilişkilere kadar birçok sorunun cevabı olacak.
Başkanlık yarışını kazansın ya da kazanmasın, bu dönemki başkan adaylarından Donald Trump, tüm sürecin seyrini değiştirdi. Trump, her geçen gün arttırdığı popüleritesiyle, önceleri adaylığına çok da sıcak bakmayan Cumhuriyetçiler için tek alternatif olma yolunda ilerliyor.
Trump’ın bir yandan aşırı sağcı ya da faşist bir siyasi figür olduğundan dem vuruluyor. Anti-politikliği, popülist söylemleri ve ideolojisizliği üzerine yazılar yazılıyor. Tartışmalar hangi kanatta olursa olsun, Trump’ın siyasi tavrı, yeni bir tavır olarak görülüyor ve “Trumpizm” olarak adlandırılıyor.
Sert maço karakteri, rakibini küçümseyen alaycı tavrı, kendisini protesto eden “beyaz olmayanlara” yönelik tehditleriyle Trump, New York’un “Paşalısı”. Trump’ın, Müslümanların ABD’ye alınmasını engellemeye yönelik tehditleri, kıtalararası bir racon kesme edasıyla Tayyip Erdoğan tarafından karşılandı. “Başkan seçilirse ne olacak? Müslüman ülkelerle ilişkilerini kenara mı atacak?”
Eğer aynı siyasi iklimin birer parçası olsalardı, Trump’ın cevabının gecikmeyeceği açık. Aslında, Trump ve Erdoğan arasındaki bu kıtalararası ufak sürtüşme, benzerlikleri gözler önüne sermek için de oldukça etkili. Örneğin Trump gayrimenkul zengini, Erdoğan’ın da Cengiz İnşaat ve Ağaoğlu İnşaat şirket patronlarıyla ilişkisi ortada. İkisi de düşmanlarını yok etme noktasındaki şiddet dolu açıklamalarıyla gündem oluyor; Trump, “IŞİD’i bombaya doyuracağız” derken, Erdoğan Kürdistan’daki operasyonlara ilişkin “ya baş verecekler ya baş eğecekler” diyor. Göçmen meselesine ilişkin “hassasiyetleri” de benzer! Erdoğan “gerektiğinde otobüse doldurup göndereceği” göçmenleri, AB ile pazarlık kozu haline getirmiş durumda. Trump da, 11 milyon kayıtsız göçmenin sınır dışı edilmesini, seçim propagandası olarak önüne koymuş durumda. Tabi önlemleri de cabası. Meksika sınırına örülmesi planlanan duvarın bir benzeri, Nusaybin-Qamişlo arasında örülmekte.
Ekoloji meselelerine ilişkin değerlendirmeler de aynı akıldan çıkmış gibi. Trump, iklim değişikliğine yönelik eylemlerin; Tayyip, HES karşıtlığının ekonomik büyümenin önünde bir engel olduğunu söylüyor. Trump “Büyük ABD”, Erdoğan “Büyük Türkiye” şiarıyla, mitingler, kampanyalar düzenliyor. Kampanyalar ve mitinglerde, gazetecilere ve protestoculara yönelik koruma ve danışman şiddeti de elbette benzerlik gösteriyor.
Trump’ın bu yükselişine yönelik önemli bir yorum, mevcut siyasal sistemin değişiyor olmasıyla ilişkili. Trump’ın tabandan geri dönüş aldığı popülist söylemleri, vurdumduymaz tavrı ve ölçüsüz nefret söylemlerinin, aşırı sağın ya da faşizmin mayalanmasında önemli bir zemin olacağı, aynı yorumun önemli bir parçası.
Sistem değişikliği demişken, Tayyip Erdoğan da kendi otoritesinde bütünleştirmeye çalıştığı “devlet” varlığını başkanlık sistemiyle süslemeye hazırlanıyor.
Merve Demir
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.