Moda, bir süre bir şeye karşı toplumca gösterilen aşırı, yaygın düşkünlük olarak tanımlanır. Moda, kapitalizmin kadınları ele geçirmede en çok kullandığı araçlardan biridir. Gazete sayfalarıyla, televizyon ekranlarıyla, reklam panolarıyla, mağazaların birbirinden şık tasarlanmış vitrinleriyle kadınların algılarını kilitler ve hemcinsleri içerisinde bir “güzellik” rekabetine sürükler. Moda sürekli değişir. Değiştikçe de, sürekli tüketen ve modayı yakalamaya çalışan kadını yaratır.
Militarizm, “bir ülkede ordu gücünün aşırı derecede ağır basması, her tür sorunu askeri yöntemlere başvurarak çözme, bundan dolayı silahlı kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi ve savaşı yükseltme” şeklinde tanımlanır ama eksik kalır. Militarizm sadece savaş-askerlik demek değildir. Doğduğumuz andan başlayarak evde, oyunlarda, okulda, işyerinde, dizilerde, filmlerde ve haberlerde varlığını göstererek yaşamın her anına sızmış topyekün bir saldırıdır.
Militarizmin modasıysa, savaşın bir parçası olan ürünleri vitrinlere taşıyarak insanlara pazarlamaktır. Caddelerin ve AVM’lerin mağazalarında alıcılarını bekleyen kabanından pantolonuna, atkısından çantasına, gömleğinden iç çamaşırına kadar kamuflaj desenleriyle karşımıza çıkan militarist kıyafetler, postallar ve rütbe ya da nişanları çağrıştıran aksesuarlar bu savaş modasını açıkça göstermektedir. Vitrinlerde ve sokaklarda yediden yetmişe her yaştan insanın üzerinde görmeye başladığımız bu kıyafetler, modanın saldırısının ne kadar geniş bir kesimi kapsadığına da işaret etmektedir.
Kapitalizm; asker olmayı yüceltmek, savaşı normalleştirmek ve algılarda bu savaşa alışmamızı sağlamak adına, savaşın yükseldiği dönemlerde militarizmi kendi tüketim alanlarında da popülerleştirerek toplumun içerisine sokuyor.
Aynı, 1. Dünya Savaşı döneminde askerlerin yağmur ve çamurdan korunmak amacıyla kullandığı şimdilerde “trençkot” olarak bildiğimiz paltoların, kapitalizm tarafından birçok mağazanın vitrininde alıcısını bekleyen bir ürüne dönüştürülmesinde olduğu gibi. Aynı 2. Dünya Savaşı yıllarında İngiliz General Montgomery’in giydiği kısa ceket “montgomeri/mont” adıyla erkekler arasında başlayarak, kadın ve çocuk reyonlarında da hızlı bir şekilde yerini alması gibi.
Savaşın Modası Olur Mu?
Şimdilerde mağazalarda modalaşmış militarist kıyafetlerin var olması, kadınların algılarında yarın çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini, sevgililerini savaşa göndermenin alt yapısını oluşturmakta da oldukça etkilidir. Bu militarist kıyafetler savaşın en önemli malzemesi olan askerlerin (genellikle erkektir) üretiminin içselleştirilmesini sağlar. Yani; savaşın modası bugün etki altına alarak kamuflaj t-shirt giydireceği genç bir kadının, bundan 30 yıl sonra devletlerin ve kapitalizmin rant için yarattığı başka bir savaşa, en yakınlarını asker olarak göndermesini sağlayacak; savaşın hem öznesi hem mağduru haline gelmesine ve kadının, yarattığı şiddetin tam ortasında yok olmasına sebep olacaktır.
Şimdi kapitalizmin bizlere dayattığı bu savaş modasının bir parçası olmayı reddederek, militarizmin yaşam alanlarımızda normalleşmesine ve kapitalizmin bizleri tüketmesine karşı direnelim. Bizleri kendi yarattığı kalıplara sıkıştırmak isteyen kapitalizme ve bizleri kendi şiddetiyle yok etmek isteyen militarizme izin vermeyelim.
Nergis Şen
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 37. sayısında yayınlanmıştır.