İnsanın sadece evrimsel avantajların bir sonucu ya da toplumsal bir norm olarak değil içgüdüsel olarak yardımlaşması, dayanışması uzun yıllardır özellikle antropoloji, psikoloji gibi farklı sosyal bilimler üzerine yapılan çalışmalarda popüler bir araştırma konusu olmayı sürdürüyor. Bütün bunların yanında, ahlakın/etiğin ne olduğu, içgüdülerimizle olan ilişkisi ve neyin ahlaki/etik teraziye konularak değerlendirip neyin değerlendirilemeyeceği üzerine sorulan sorular günümüzde hala ufuk açıcı tartışmalar yaratan önemli ve cevaplanması elzem konu başlıklarını oluşturuyor. Bu alana dair yazılıp çizilen ve bugün kendi literatüründe klasikleşmiş pek çok esere verilmesi gereken dikkatin yanı sıra, yeni çıkan ve taş üstüne taş koyan çalışmalara ilişkin ihtiyacı tamamlayacak bir kitap çıktı geçtiğimiz yılın ilk çeyreğinde: “İnsan Ahlakının Doğal Tarihi”.
ABD’li gelişimsel psikolog Michael Tomasello, Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde yaptığı çalışmalar neticesinde şekillendirdiği yazılarıyla konuya dair derinleştirilmiş bir bakış açısı geliştirmeye çabalıyor. “İnsan Ahlakının Doğal Tarihi” insanın evrimsel gelişim sürecinin çekirdeğinde, toplumsal yaşamın dinamiğini oluşturan ahlaki ilkeleri nasıl belirlediğine dair sorulara tatmin edici cevaplar veriyor, daha öncesinde verilmiş bazı cevapları ise genişletiyor.
Sen’in ve Ben’in Ötesinde; Herkes ile Herkes İçin Yardım
“Ahlak olarak bilinen insana özgü işbirliği türüne doğada iki biçimde rastlanır. Bir yanda, bir birey bir başkasına yardım etmek için şefkat, ilgi ve iyilik gibi güdülerle fedakarlıkta bulunabilir; diğer yanda, etkileşim halindeki bireyler hakkaniyet, eşitlik ve adalet gibi tarafsız güdülerle herkesin dengeli bir şekilde fayda görmesini sağlamaya çalışabilir.”
İnsan evriminin gelişimi sürecine dair yorum yaparken uzun yıllar rekabetin, bencilliğin ve “güçlü olan hayatta kalır” ilkesinin geçerli olduğu düşüncesinin savunusu artık büyük oranda geçerliliğini kaybetmiş durumda. Bugün tür olarak geçmişimize bakınca gördüğümüz, evrimin en büyük katalizörünün karşılıklı yardımlaşma, paylaşma ve dayanışmayla şekillenen ve içsel bir eğilim olarak duygudaşlıkta, şimdimize ve geleceğimize ışık tutan bir değerler sistemi olarak da etikte karşılık bulan adalet ve özgürlük düşüncesinin gelişiminde olduğu yalnız biz anarşistler tarafından değil pek çok bilim insanı ve araştırmacı için de tartışılmaz bir gerçeklik olarak kabul ediliyor.
Etik değerleri geliştirmek için kullandığımız yöntemler ve bu alana dair tartışmaları şimdilik bir kenara bırakırsak, işin doğa bilimleri, antropoloji ve felsefeyle ilişkili olan “doğal” sürecine dair “bilimsel” yorumlar Tomasello’nun sözünü güçlü kılan en büyük etmen. Bir gelişim psikoloğu olarak yaptığı araştırmalarda vardığı sonuçlar, insan türünün doğuştan getirdiği eğilimlerle yaşamını devam ettirmesindeki en büyük araç olan işbirliğine ve yardımlaşmaya olan doğal eğilimini ispatlıyor. Bunun yanı sıra Michael Tomasello yalnızca işbirliğinin öneminden bahsetmiyor, doğadaki işbirliğinin ahlakın ortaya çıktığı koşulu yarattığı iddiasında da bulunuyor. Büyük maymunlar ve insan yavrusu üzerinde yaptığı çalışmalarda davranışlarımızın doğduğumuz andan itibaren bir başkasına yardım etmek üzere şekillendiğini söylüyor.
Kitabında referans verdiği ve iddialarının uyumlu olduğunu ileri sürdüğü Kropotkin’in çalışmaları, Tomasello’nun en büyük ilham kaynaklarından biri olmuş. Bunu en çok hissettiğimiz yerlerden biri karşılıklı yardımlaşmanın, fiziksel yaralanmalar gibi koşullarda ortaya çıkardığı ısrarlı ilişkide gözlemlenebiliyor. Örneğin fiziksel bir sıkıntı içerisinde olduğunu doğrudan gözlemlediğimiz insana yaklaşımımızdaki yardım etme isteğini, kişi istemese dahi yaptığımız ısrarlı yardım etme davranışını hatırlarsak, bu davranışın çok küçük yaşlardan itibaren insanlarda görülen ve hatta varoluşumuza içkin bir etmen olduğunu anlatıyor. Tıpkı yıllar önce Kropotkin’in “Anarşist Ahlak”ta bahsettiği zor durumdaki kişiye yardım etme isteği gibi, bu kez yalnızca bu isteğin kaynağını bulmaya ilişkin değil nasıl davranışlar ürettiğine ilişkin de düşünmemizi sağlıyor. Karşılıklı Yardımlaşma’nın cevap verdiği soruların bir adım ötesine geçerek türümüzde ortaya çıkma koşullarını ve yarattığı yeni davranış kalıplarını açıklayarak düşünceyi büyütecek önemli bir çabanın altına imzasını atıyor.
Michael Tomasello “Karşılıklı Yardımlaşma” ve bunun çevresinde gelişen toplumsallık içgüdüsü, duygudaşlık etiği, karşılıklı anlamama gibi pek çok kavramın yanına ortak maksatlılık, olumlu sosyallik, ahlaki özyönetim gibi yeni kavramlar ekleyerek Kropotkin’in Karşılıklı Yardımlaşma düşüncesini açıklamak için bize yeni ve kullanışlı araçlar hediye ediyor. 107 yıl önce başlayan tartışma bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir sesle, insanlığın adalet ve özgürlük arayışında doğal bir özlemin ifadesi olmaya devam ediyor. Ekonomik ve sosyal adaletin devletsiz, iktidarsız bir temelde yeniden kurulması amacıyla yürüttüğümüz tartışmaya tekrar dönmemiz için iyi bir bahane.
Emircan Kunuk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.