Bir eli belinde, diğer eli gökyüzünü işaret eden beyazlar içindeki bir kadın, bir otomobilin üzerinde, etrafında toplananlara,biraz müzikal tonda sloganlar atıyor. Otomobilin çevresindekiler ise, genç kadının, antik Sudan kraliçelerine atıfla “Benim büyükannem bir Kandaka” şeklinde söylediklerini “Thawra” (Devrim) diye tamamlıyor. İçinde bulunduğumuz Nisan ayının başlarında internette paylaşılan bu görüntüler, birbirine komşu, aynı coğrafyadaki Mısır ve Tunus’ta gerçekleşmiş benzerleri gibi “Ekmek İsyanı” olarak adlandırılan toplumsal ayaklanmanın meydana geldiği Sudan’da çekildi.
Don’t know her name, but this Woman in #Sudan is leading rallies, standing on car roofs, and pleading for change against autocratic Bashir.
Here she is singing “Thawra” (Revolution). Remember this voice: pic.twitter.com/0JG31Tp4rZ
— Joyce Karam (@Joyce_Karam) 9 Nisan 2019
Sudan’da, geçtiğimiz Aralık ayının sonlarına doğru, zaten aynı yılın Ocak ayında iki katına çıkarılan ekmek fiyatlarına tekrar yapılan zam ve %70’leri gören enflasyon rakamları, 30 yıldır Ömer el Beşir tarafından demir yumrukla yönetilen ezilenleri, -bedelinin ağır olacağını bildikleri halde- sokağa çıkarmaya yetti. 2013’ten itibaren fiyatların serbest bırakıldığı ve her şeyin alabildiğine zamlandığı Sudan, “ekmek isyanı” olarak adlandırılan eylemlerden kısa bir süre önce de IMF heyeti tarafından “ziyaret edilmiş” bu ziyaret sonrası IMF tarafından talep edilen kemer sıkma politikaları hızlıca hayata geçirilmeye başlanmıştı. Ancak, yoksul Sudan halkının en çok tükettiği besin maddesi olan yuvarlak ekmeğe yapılan üç kat zamla birlikte sokağa çıkılan ilk gün olan 18 Aralıktan, ay sonuna dek 37 kişinin kolluk güçleri tarafından katledildiği eylemlerin salt ekonomik nedensellikler barındırdığı söylenemez. 1964, 1985 gibi tarihlerde birbiri ardına gelen darbelerle özgürlükleri gasp eden devletin yaşadığı siyasi kriz,1989’da yine darbeyle işbaşına gelen şu andaki yönetici elitin karıştığı yolsuzluklar ve adaletsizlikler, Sudan’da gerçekleşen toplumsal ayaklanmanın siyasi boyutunu ortaya koyarken, sokağa çıkan on binlerce kişiye de çözüm noktasında el Beşir rejiminin inşa ettiği sistemin dışına çıkmayı işaret ediyordu. Nitekim meslek odaları, hukukçular, doktorlar ve çalışanları bir araya getiren Sudan Profesyoneller Birliği tarafından yapılan sokak eylemleri çağrısına kısa sürede, Ömer el Beşir yönetimine muhalif başka oluşumlardan da destek geldi.
1989’da, şeriat yönetimi vaat ettiği muhafazakar ittifakın desteğiyle darbe yapan Ömer el Beşir, bir süre Usame bin Ladin başta olmak üzere cihatçılara ev sahipliği yaptıktan sonra, ülkede 1983’te Müslüman Arap kabilelerle Hristiyan Afrikalılar arasında başlayan, daha sonrasında “Darfur meselesi” olarak bilinen sorunu “kaşımaya girişti.” Diktatörlerin karakteristik özelliklerinden olan toplumsal kutuplaşmayı körükleme yöntemine başvurarak onbinlerce insanın yaşamını yitirmesine, bundan katbekat fazla insanın da evlerinden sürülmesine neden oldu. Darfur’un yerli halkı Afrikalı Müslümanlara karşı, Arap Müslümanları “cancavid” adı verilen milis çetelerini silahlandırarak destekleyen Ömer el Beşir, bu fiilleri nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlusu olarak cezalandırılmıştı. Ömer el Beşir bu nedenle, Sudan’dan, aralarında Türkiye’nin de olduğu az sayıda ülkeye gidebiliyordu. Ancak el Beşir yönetiminin fiilen uluslararası tecride uğramasında bir diğer nedenin de, Güney Sudan’ın 2011’deki ayrılığıyla petrol gelirlerinin %75 oranında mahrum kalmasının ve bu bağlamda da çöküş içindeki bir ekonomiye sahip olduğu belirtilmeli. Ekonomik açmazlarından kurtulabilmek adına el Beşir yönetimi bu nedenle, bölgede birbirleriyle şu anda karşıt kutuplarda yer alan Mısır-BAE-Suudi Arabistan ile Katar-Türkiye eksenleri arasında ekonomik yardımlar temelli ilişkiler kurmaya, diğer taraftan da ABD’nin tepkisini çekme pahasına askeri güvenlik şirketleri üzerinden Rusya ve yatırım fonları için de Çin ile ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Bu ilişkiler arasında, Türkiye ile olan ve Kızıldeniz’de stratejik öneme sahip Sevakin Adası’nın tahsisi de dahil olmak üzere, 10 milyar dolarlık ticaret hacminin hedeflendiği, Ankara’nın siyasi-ekonomik nüfuz alanının genişlemesine dönük bağlantılar dikkat çekici.
Son olarak, iki hafta önce artan sokak eylemlerine, “cancavid” çetelerinin farklı bir versiyonu şeklinde de tanımlanabilecek, Ömer el Beşir’in özel milisleri Hızlı Destek Gücü’ne mensup silahlı grupların saldırısı sonucu 13 kişi daha yaşamını yitirdi. Ülkede 4. ayına giren eylemler sonrası, ordu, Mısır’da 2013’te Mursi yönetimine karşı yapılan eylemlerde olduğu gibi, mevcut yönetimi alaşağı etme adı altında darbe yaptı. Daha önce el Beşir’in kabinesinde savunma bakanlığı yapmış olan General Avad Bin Avf iki yıllık bir geçiş hükümeti kurulacağını vaad ederek sokağa çıkma yasağı ve OHAL ilan etti. Ancak eylemcilerin sokakları terk etmemesi üzerine bu kararlar fiilen uygulanamadı. Ömer el Beşir gibi Darfur’daki katliamlardan sorumlu olan Avf’ın da bir gün sonra istifası sonucu yerine, 12 Nisan’da bir başka ordu mensubu, Korgeneral Abdul Fattah Burhan geldi. Avf gibi, geçici askeri konseyin 2 yıl boyunca ülkeyi yönetmesini öneren Burhan’ın bu isteğine ise sokak karşı çıkıyor. Bölgede Mısır-Suudi Arabistan-BAE eksenine yakın olan Burhan, sokak eylemlerinin sürmesi üzerine, gece sokağa çıkma yasaklarının sonlandırılacağı ve siyasi tutsakların serbest bırakılacağı gibi tavizler verdi.
Sudan’da 30 yıllık Ömer el Beşir diktatörlüğü, sokak eylemleri sonucu şimdilik sonlanmış görünse de, yerine gelen her iki ismin de, askeri yönetimi sürdürücü eğilimleri, ülkede önümüzdeki süreçte de gerilimin devam edeceğine işaret ediyor. Yıllardır siyasi olarak otoriter bir yönetimin hüküm sürdüğü, geleneksel olarak da ataerkil bir yapının hakim olduğu Sudan’da kadınların da belirginleştiği eylemlere rağmen şu anda yönetimde olan askeri kadro da, 30 yıldır iktidarda olan Ömer el Beşir’in kalıntılarını sürdürmek isteyebilir. Bunu önümüzdeki süreçte, Sudan’da yaşanmakta olan devrimin sembolü haline gelen “Kandakaların” da belirginleştiği sokağın, diktatör Ömer el Beşir bakiyesi “cancavid” milislerinin resmi ya da gayrı resmi adlarla güncellenmiş çetelerine direnişi gösterecek.
*Cancavid: Arapça silahlı süvari anlamına gelen Cancavid sözcüğü, önceleri deve kervanı soygunculuğu yapan, daha sonra da Ömer el Beşir’in Sudan’da gerçekleştirdiği katliamlarda milis gücü rolünü oynayan çetelere verilen isimdir.