İki buçuk yıldır 12 yaşındaki bir kız çocuğuna taciz ve tecavüz ettiği iddia edilen Ş.M tutuklanarak cezaevine gönderildi. Mağdurun ailesi, şoku üzerlerinden atamadan bir şok da polisten geldi: “Kızınız kendi rızasıyla ilişkiye giriyordu”
İstanbul’da 1999 doğumlu bir kız çocuğuna son iki buçuk yıldır taciz ve tecavüz ettiği ileri sürülen 60 yaşındaki Ş.M. tutuklandı. Devlet tarafından koruma altına alınan çocuğun ailesi ise Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi’nden bilgi almak istedi.
Ancak Çocuk Şube’den “yetkili” bir polis, çocuğun ailesine, “olay çocuğun rızasıyla gerçekleşti” deyince akıllara 12 yaşındayken onlarca kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nin davası geldi. N.Ç davasında da hakim, 12 yaşındaki N.Ç’nin “kendi rızasıyla” ilişkiye girdiğine hükmetmişti.
2.inci N.Ç. vakası;
N.Ç’nin de avukatlığını yapan Eren Keskin, bu davayı da sahiplendi. Mağdurun ailesinin vekalet çıkarttığı an, “çocuğun rızası vardı” diyen polis hakkında suç duyurusunda bulanacağını bianet’e söyleyen Keskin, yaşanan süreci şöyle özetledi:
“1999 doğumlu bir çocuk, apartman komşuları olan 60 yaşındaki biri tarafından son iki buçuk yıldır cinsel saldırıya maruz kalıyordu.
“Çocuk bunu geçtiğimiz günlerde öğretmenine açıklamış. Öğretmenin başvurusu üzerine soruşturma başlatılıyor ve adam tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Mağdur da mahkeme kararı ile şu an bir devlet kurumunda koruma altında tutuluyor.
“Olayın ardından bilgi almak amacıyla Beyoğlu Çocuk Şubesi’ne giden çocuğun ailesi, bir şokla daha karşılaşıyor. Aileye açıklama yapan yetkili bir polis, çocuğun kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini söylüyor.
“Bu çok korkunç bir durum. Önümüzdeki günlerde o polis hakkında suç duyurusunda bulunacağız.”
“N.Ç davasındaki bakış açısının aynısı”
12 yaşındaki bir çocuğun iradesini kabul ederek, kendi rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunmanın oldukça düşündürücü olduğunu söyleyen Eren Keskin, polisin açıklaması ile N.Ç davasında hakimin vermiş olduğu kararın benzerliğine dikkat çekiyor.
Yazılı hukukta bir takım değişiklikler olduğunu, ancak bunun uygulamaya yansımadığını ifade eden Keskin, esas meselenin “anlayış” ve “bakış açısı” olduğunu düşünüyor ve ekliyor: “bu yerleşik anlayış ve bakış açısının tartışılması ve değişmesi gerekiyor.”