“Şimdi suskun olan yığınlar Okyanus gibi gürlediğinde; Yığınlar ölmeye hazır olduğunda Komün tekrar ayaklanacak. Sayılamayacak bir kalabalık olarak geleceğiz Bütün yollardan geleceğiz Ve karanlıklardan sıyrılan…
Ay: Şubat 2011
Karadenizin İsywordpressr Kadınları Dünya Kadınlar Gününde Zordur kadın olmak, sıralanmış dağların arasından geçen zor patikalar gibidir yaşamlarımız. Karadeniz gibidir Karadeniz kadını; coşkundur, hırçındır, inatçıdır. Deresinden…
Yemek yapmak kadının mecburi görevi ve ücretlendirilmeyen emeğine dönüşür, bu nedenle de kadın için aynı zamanda bir zorunluluk ve baskı aracı haline gelir. Oysa insanları…
Bugün saat 15:00 sularında ‘kadın cinayetlerini’ konu alan eylemimizin ikinci gününde yine metro istasyonunda buluşup, eylemimiz için hazırlandık. Eylemlerimiz birçok değişik istikamete giden metro içinde gerçekleşti. Son performansımızı yapıp, başka bir semtte devam etmek üzere ayrılacakken, güvenlik görevlileri tarafından etrafımız çevrildi. Her ne kadar dağılmak üzere olduğumuzu belirtsek de güvenlik görevlileri polise haber verdiklerini söyleyerek bizleri kolumuzdan tutup sorgulamak için götürmek istediler. Gerekçe olarak da çevredekileri rahatsız ettiğimizi iddia edince biz yine de sakinliğimizi koruyarak bu eylemi neden yaptığımızı açıklamayı sürdürdük. Güvenliklerden biri, bir arkadaşımıza müdahale etmeye çalışınca tepkilerimiz sertleşmeye başladı. Ve birden etrafımızda biten üniformalı-sivil polisler tarafından ablukaya alındık. Kimliklerimiz alınıp, üzerlerimiz didik didik arandı.
1 buçuk-2 saate yakın, erkekliğine karşı yapılan eleştirileri hazmedemeyenlerin (erkeklerin-polislerin) abluka çemberinde kaldık. Bizi neyle suçlayacaklarını bilemediler. Bu konuyla alakalı oynamak üzere derlediğimiz ve gazete sayfalarına yapıştırıp, okuduğumuz haberleri bile anlamayıp, o gün çıkan gazetelerde böyle haberlerin bulunmadığını söyleyecek kadar yaptığımız eylemden bihaberdiler. Buna rağmen amirlerinin telsizden sürekli gelen talimatlarıyla bize yönelik saldırgan tutumlarını sürdürdüler.
Her gün medyada yer alan-almayan kadına yönelik şiddetin adeta fizik kanunu gibi her yerde geçerliliğini koruyor olmasına ve bu dayatmanın yaşantılarımızda görmezden gelinmesine karşı yapılan eylemsel tepkimize yönelik bu tahammülsüzlüğün tesadüf olmadığı çok açıktır.
Bugün bir kez daha, “Erk’il” zihniyetin “kadın”dan söz edildiğinde nasıl da tahammül edemediğini, nasıl da şiddetini meşrulaştırdığını gördük.
Erkek egemenliğinin ezici gücü altında sinikleşen-donuklaşan ‘Kadın’ın sesi çıkmaya başladığında nasıl da itelendiğini-susturulmak istendiğini gördük.
Bugün bize karşı yapılan bu saldırı, erkek dünyasının içinde yitip giden ‘Kadınlığa’ karşı yapılan bir saldırıdır.
Bizler ki bu yüzden sokaklardayız ve bu yüzden susmayacağız.
Her ne kadar engellensek de durmadan hayal edip durmadan bağıracağız…
BİZ ANARŞİST KADINLAR, SOKAKLARDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Yemek yapmak kadından beklenen bir iştir… Oysa yemek ustaları çoğunlukla erkeklerdir. Önemli olanın zaten iyi yemek yapmak olmadığını çok iyi biliyoruz. Mesele yemegi kimin için,…
Kadınlar öldürülüyor… Gazete sayfalarında ki haberlere baktığımızda yedisinden yetmişine, cahilinden eğitimlisine, “kadın” olanlar babaları, abileri, kocaları, sevgilileri ya da hiç tanımadıkları “erkekler” tarafından feci şekillerde…
BÜTÜN KADINLAR SOKAĞA!
Yıl 1857 … Newyork sokaklarında kırk bin kadın“ekmek ve gül” sloganıyla yürüdü. Emekçi milyonlarca kadın haykırdı o gün. Kadınların tarihten çaldığı bugün de seslerin yükseldiği, bedenlerin, yüreklerin aynı yerde birleştiği milyonlarca emekçi ve özgürlük tutkunu kadın yine bir arada ve beraberce haykıracaklar. Dünyada bir gün yok! Diyecekler. “KADINLAR HEP VARLAR”
Bu topraklarda yıllarca Ataerkil bir yaşamın baskısıyla sömürülen düşüncelerimiz, sömürülen bedenlerimiz, sömürülen hayallerimiz yalancı bir söylemin ve kandırmacanın değil gerçek olduğunu bilerek kabüllenmeyen direngen yüreklerin ifadesidir. Kadınlar öncelikli kendi hayatlarını sorgulayan ve değiştiren yaşamını bir örgütlü mücadelenin pratiği ile birleştirerek hareket etmeliler. DUR demek için beklemek yetmez! tüm kadınlar istediğimiz özgür yaşamları alabilmek için seslerini yükseltmeli ve harekete geçmeliler. Bu gerçek değişimdir.
Paris Komünü’ne hayat veren ve Komün’e kendinden izler bırakan kadınlardan birisi de Louise Michel’di.
Louise Michel, 29 Mayıs 1830’da Fransa’da Vroncourt şatosunda dünyaya geldi. Annesi şatonun hizmetçilerinden biri idi. Babası ise küçük Louise dünyaya geldikten kısa bir süre sonra ortadan kaybolmuştu. Küçük Louise dede ve büyükanne diye çağırdığı şatonun sahiplerinin yanında büyüdü. Okuma-yazmayı Voltaire hayranı olan dedesinin gayretleriyle öğrendi. Yine ondan iyi bir eğitim aldı.
Louise ilkokul öğretmeni olmak istedi ve sınavları kazandı. Ancak bu mesleği yapabilmesi için imparatorluğa bağlılık yemini etmesi gerekiyordu; Louise Michel bunu reddetti. Dedesinden aldığı eğitimle sıkı bir cumhuriyet taraftarı olmuştu. Sonuçta resmi okullar yerine özel okullarda çalışmak zorunda kaldı. Hatta 1853 ocağında Yukarı Marne bölgesinde Audeloncourt’da özgür bir okulu bizzat kendisi açtı. İki yıl sonra da aynı bölgede bir başka okulda cumhuriyetçi fikirleri çocuklara aşıladığı için ilk kez emniyetin dikkatini çekti.