25 kasım kapsamında toplu ulaşımlarda, Kadıköy, Kartal ve Beyoğlu semtlerinde bildiriler dağıtarak, eylemler gerçekleştirdik.
Ay: Kasım 2011
25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü olması dolayısıyla kadınlar yine farklı bir çok eyleme imza attlar. Git gide artan kadın cinayetleri ve devletin yasalarıyla bu cinayetlere seyirci kalmakta ısrarcı olduğu şu günlerde kadınlar şiddete karşı öfkelerini hep bir ağızdan haykırdılar. Şiddetin bu kadar olağanlaşmasında devletin, konuyla ilgili sorumlu bakanlıkların ve adalet sisteminin çözüm arayışlarının neticesinde kadına yönelik şiddetin dinmek bir yana gittikçe artması bizlere bir kez daha gösteriyor ki; ne devlet, ne de adalet sistemi kadına yönelik bir çözüm üretemez.
Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarken, kadınların isyanı ise sürmeye devam ediyor. Kadın cinayetlerine, tecavüze, tacize ve şiddete artık yeter diyen kadınlar bu kez de Gazi mahallesinde sokaklara çıktılar.
Gazi mahallesindeki birçok duvara “Tecavüze İsyan”, “Şiddete İsyan”, “Cinayete İsyan” yazılamaları yaptılar. Fakat evlerine gitmekte olan iki kadın, olaya ilişkin hiç bir delil olmamasına rağmen şüpheli olarak gözaltına alınıp,yaklaşık 14 saat karakolda aç ve susuz bir şekilde bekletilerek şiddete birkez daha maruz bırakıldılar.
Kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaya devam ediyor. Devlet ve yasalar ise kadın cinayetlerini, bu cinayetleri işleyenleri koruyor ve kadına yönelik şiddeti meşru hale…
13 yaşındaki bir çocuk 26 erkeğin tecavüzüne uğradı. Olay tecavüze uğrayan N.Ç.’nin Adalet Bakanı’na yazdığı mektuptan sonra açığa çıktı. N.Ç.’nin tecavüzcüleri devletin yüzbaşısıydı, okul müdürüydü, kamu görevlisiydi, korucusuydu… 8 yıldır süren bu “utanç davası”nda söz konusu suçlular devletin görevlileri oldukları için mahkeme N.Ç.’nin kendi rızasıyla bu insanlarla birlikte olduğuna karar verdi.
8 yıldır “utanç davası” olarak bilinen bir tecavüze tanığız. Henüz 13 yaşında 26 kişinin şiddetine ve tecavüzüne maruz kalmış bir genç kadının yaşadığı psikolojik ve sosyal yıkıma tanığız. Devletin adaletinin kıskacında sıkışmış bekleyen ve en sonunda da “kendi rızasıyla” denilerek neticelenen bu utanç davası devletin ve adaletinin gerçek yüzünü bizlere bir kez daha kanıtlamış oldu.