Sakine, İpek, Arzu, Remziye, Adile… Kimi 18’inde, kimi 42’sindeydi. Kimi başörtülü, kimi şalvarlı, kimi mini etekliydi. Kimi okumuş yazmış, kimi cahil, çaresiz, kimi kimsesiz, kimi hiç yoktan yere…Ama hepsinin ortak noktaları ‘namus’ ya da ‘töre’ adına katledilmeleriydi. Katilleri; eşleri, babaları, erkek kardeşleri…Katilleri; devletti, yasalardı, erkek egemen sistemdi, militarizmdi.
Hatice, Elvan, Kezban, Dilek…Kimi 2,5 yaşında, kimi’12 sinde. Kimi kimsesiz, kimi ana-babalı. Ama hepsi; çaresiz, savunmasız, küçücük…kiminin dedesi, kiminin komşusu, kiminin hiç kimsesi. Katilleri; devlet, yasalar, erkek egemen sistem.
Katiller aramızda, katiller ‘biziz’, katiller ‘hepimiz’.Onları ‘biz’ öldürdük, ‘biz’ taciz ettik, ‘biz’ tecavüz ettik, Onları ‘toplum’ yok etti.
Kafamızdaki toplum ekek egemen anlayışın bir ürünü ve egemen roller algılarımıza hükmediyor. Kadın ve erkek olmak üzere büyütülüyor, bu anlayışın, bu rollerin kılıfına bürünüyoruz. Tahakkümü araç bilen egemen anlayışın süregittiği bir dönemde yaşamak zorunda kalan insanlık nasıl da hoyratça zulüm ediyor.
Şimdilerde iktidarlar tartışa dursun hadım yasası geçecek mi, suç önlenebilecek mi? diye. ‘Sapıklığı’ tedavi etsinler, ilaçla, iğneyle, zorla ya da istekle. ‘Suçluyu’ ıslah etsinler, yasalarıyla korusunlar mağduru, korusunlar halkı. mercilerinde tartışıp; bulabilecekleri en etkili çözümü önersinler ve üretedursunlar.
Böylesine çaresizken, böylesine yaralıyken ‘kadın’,’çocuk’ neye yarayacak çözümleri, böylesine şiddetle beslenirken, böylesine meşruyken şiddet ve erkek iktidarı, böylesine yaşanırken cinsel ayrımcılık ve nefret söylemleri, böylesine sürüyorken devlet insafı, çürüyorken insan vicdanı..nasıl bahsedeceğiz çözüm arayışlarından?
Kadınlara, çocuklara karşı işlenen suçlar! iktidarsızlara, eşitsizlere işlenen suçlar! Cinsel istismar ve artmış gibi gösterilen cinayetler. Devlet, iktidarlar, erkek egemenlik varolduğundan bu yana sürmekteydi. Adalet o günden yitmişti, ezen ezilmekteydi, zulüm sürmekteydi. Şimdi adalet yerini bulsun! diyorsanız; yasa yerine varlığınızı çıkarmanız gerekir bu dünyadan. Ezilenin adaletini ezen sağlamayaz ki; kadında olsa, erkekte olsa iktidarsa şayet adaletsizliği getirecektir. Hangi parti olursa olsun, akıda, hasıda aynı. Hangi yasa çıkrasa çıksın, akıllara korku salacak, acılı yüreklere su serpecek, ama bilelim ki zulüm bitmeyecek. Koltuğu kim kaparsa o sürecek saltanatını. Kadın yine, çocuk yine ezilmekte, kervan yürümekte, devran sürmekte olacak.
Kim tanımlayacak bu şuçları, bu suçu yaratanlar mı? Şimdi suçları yaratanlar, yarayı kanatanlar, yaraya tuz basmak istiyorlar? Halkı galeyana getirip gerçekleri hadım etmek istiyorlar. Toplum ak, beden kara diyorlar. Erkeğin penisine müdahale ediyorlar. Oysa erkeklik peniste değil, düşüncelerde, toplumun kendisinde, algılarda gezinmekte ve yüceltilmekte. Militarist anlayışla gün be gün beslenmekte.
Bu hastalığın sizin bildiğiniz bir tedavisi yok! Ve bir gün yaralı bir çocuk çığlığıyla bitecek saltanatınız!
koşmaya yeni başlamıştı adımlarım
düştüm
bebeğim bir yana
gülüşlerim bir yana.
anneme baktım
yoktu!
başımda yabancı bi adam
küçücük göğsümde kocaman elleri
sakalları deldi geçti
pespembe tenimi.
anne anneeee…..
bir oyun sandım
elleri kara kara öcü amcalarmış.
bi emzik düğümünde
yarıldı bedenim
altımı ıslattım sandım
kan kaybında boğuldu insanlık!
bebektim
çocuk olacaktım
abla olacaktım
altımdaki bez çıkmadan
kadın oldum bi buçuk yaşında…
adam oldu mu o amca bedenimde???
öğretin bana;
kendi suyumu kendim alamazken
nasıl sulayacağım bedenimde ölen çiçeği!!!
ben kadın olmak istemedim
ben bu Dünya’ya da gelmek istememiştim ki…!
anneeee… babaaaaaa…
ışık açın!
uzanamıyorum…
yarınları çalınmış,masum dünyaları kirletilmiş.o küçücük bedenlerimiz için!