Kapitalizm, hiçbir şeyde sınır tanımayıp, bütün aç gözlülüğü ile dünyayı yok etmeye ve insanlığı biraz daha gerçekten uzaklaştırmaya çalışıyor. Hayatımızın her köşesine sinsice girmiş olan, kendini yine yeniden üreten kapitalizm insanın en temiz duygularını bile çalıp onu kirletiyor. Kapitalizmin ürettiği ve insanlık tarafından kabul edilmiş olan güzellik kavramı kadını hem üreten hem de tüketen konumunda başrolde oynamaya mecbur kılıyor.
Beden üzerinde uygulanan tüm tahakkümün insan doğasını zorlayan sınırlarını göz ardı ederek dışarıya sunmaya güzellik deniyor artık. Güzelliğin satın alınıyor olması daha kolay kılıyor karşısındakini etkilemeyi. Günümüzün güzel olma çabası içerisinde olan kadın, buna ulaşılması için katedilen yolların, katledilen canlıların, göz ardı edilen duyguların ve insanlığın, harcanan paranın, tükenen hayatların en önemli sorumlularındandır.
Bahsedeceğimiz konu Saç endüstrisi olup bunun ne ilginçtir ki günümüz popüler kadın moda dergisinde işlenmesi kapitalizmin traji komik bir oyunudur bizlere. Kapitalizmi damarlarında sonuna kadar hisseden için kapitalizmi eleştirmek “onun” meziyetine övgüler dizmekten ibarettir.
Zenginliğin ve güzelliğin simgesi olan saçın birçok aşamadan geçip zengin ülkelerde yaşayan ya da istediği birçok şeye ulaşabilen kadınların güzellik uğruna dünyanın öbür ucunda yaşayan insanlardan zorla ya da az miktar para karşılığında( saç sektöründe ihracatçıların, kuaförlerin ve moda sahiplerinin kazandığı paralarla kıyaslanınca) alınıp kendilerine ulaştırıldığını biliyorlar mı?
Hindistan yılda 500 ton saç ihraç ederek 140 milyon euro elde ediyor. Tanrıların kendilerine daha iyi bir yaşam vermeleri umuduyla geleneksel olarak tapınaklarda bağışladıkları saçlar Hindistan ekonomisine ve insan saçı sektörünün başındaki insanlara inanılmaz paralar kazandırıyor. Daha küçük saç ihracatçıları zorla kadınların, çocukların hatta yaşlıların saçlarını kazıyor, daha büyük toptancılara satıyor. Modanın ve güzelliğin olmazsa olmazı haline gelen saç, Avrupa ile Amerika’ya doğru yol almışken Hindistan’da güzel saçları olan
kadınlar saç tüccarları tarafından hedef haline geliyor. Varoşlarda köşeye sıkıştırılıp saçları kesiliyor. Bazı durumlarda eşlerinin aldıkları para karşılığında kadının bazen de şeker ya da bir oyuncak uğruna küçük çocukların saçları kazılıyor.
Ve işte üretenin de tüketenin de kadın olduğu kapitalizm çarkında saçların hazırlanmasında yine kadınlar çalışıyor. Yüzlerce kadın işçi zor ve ağır şartlarda saçın ayıklanması, yıkanması, şampuanlanması, kurutulması, taranması ve bir kısmının boyanması için çalışıyor. İnsan saçı pazarında, Avrupa ve Amerika’nın talebi ile gözü aç ihracatçıların daha çok saçı kesmesi, milyon dolarlar kazanan saç sektörünün patronlarının da daha çok saç talebinde bulunması gibi bir döngü çıkıyor ortaya. Saçı zorla kesilen kadının umudu, doğal güzelliği sömürülüp, paranın umut olduğu bir hayat sunuluyor.
Diğer bir yandan da fabrika işçisi kadın, ev işçisi kadın, patronu tarafından tacize uğrayan kadın, saatlerce stand ya da camekân önünde yiyemediği ürünün tanıtımını yapan kadın, kocası tarafından dayak yiyen kadın, öğretmeni tarafından fırçalanan kadın bu güzel saçlara sahip olarak yine tüketimin en ulaşılabilir potansiyeli durumunda. Yukarıda da belirtildiği gibi kadınlar kapitalizmin hem üreteni hem de tüketeni konumunda. Bununla birlikte tükenenleri de. Birileri için güzellik diğer birilerinin hayatına, umuduna mal oluyor.
Kapitalizmin yarattığı güzellik hiçbir zaman gerçek olmayacaktır. Hep süslü, yapmacık ve doğal olmayanı bize sunacak, bir süre sonra plastik gibi eriyecek, pis bir koku bırakacaktır etrafına.
Tüketme, tükenme, kapitalizmin güzelliği öldürür!