2012 senesinin Şubat ayında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in isteği üzerine, kışlalarda söylenen “Ay Akşamdan Işığıdır” türküsünün kadını aşağıladığı belirtilerek, söylenmesi yasaklanmıştı. Fatma Şahin’in bu isteğinden iki ay sonra, Nisan ayında ise, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kapsamında bir protokol imzalandı. Protokole göre, er ve erbaşlardan astsubay ve subaylara kadar yaklaşık 500.000 TSK mensubu, kadına yönelik şiddetle mücadele derslerine katılacak. İlk ders 22 Kasım’da Bakan Fatma Şahin ve Orgeneral Bekir Kalyoncu’nun katılımıyla gerçekleşecek. Yasaklanan türkünün ve başlayacak derslerin sonucunda; sözde dışarıda “terörist”lerle savaşan TSK, kendi içinde de kadına yönelik şiddetle savaşacak. Savaşa savaşa, kadına yönelik şiddeti imha edecek.
Ay akşamdan ışığıdır / Yüküm şimşir kaşıktır / Komşu kızını zapt eyle / Bizim oğlan aşıktır
Ay önünde yıldız / Nerden geldin baldız / Sen git de ablan gelsin / Duramıyorum yalnız
Bu sözleri içeren türküyü yasaklayarak TSK, er ve erbaşların bilinçaltının etkilenmesini engelleyerek, “halkının” bilinçaltına yapılan bu saldırıyı püskürtüyor. Saldırılar karşısında bir kez daha “halkını“ savunuyor da diyebiliriz. Kahraman(!) TSK için, kışlalarında er ve erbaşlar arasında analı-avratlı küfürlerin, gündelik konuşmaların önemli bir sıfatı haline gelmesinin ve statüye dayalı hiyerarşinin suç-ceza uygulamalarında “erkek” er ve erbaşların annelerinin aşağılanmasının bir “ceza” olarak uygulanmasını önemsemiyor sanırım. Önemsemiyor; çünkü bu uygulama er ve erbaşların bilinçaltlarına değil de, doğrudan kendilerine uygulandığından, pek de saldırıdan sayılmıyor zaten.
Orgeneral Bekir Kalyoncu’nun aksine, Bakan Fatma Şahin bilemez bu uygulamaları. Bir kışlanın önünden geçerken, şans eseri duyulacak türkü gibi değildir bu uygulamalar. Bu uygulamaları duymak için kışlanın yatakhanesinde, yemekhanesinde, her sabah içtimasında, her akşam nöbetinde olmak gerekir. Zaten bir kadın olarak da asla buralarda bulunamazsınız, bu şartlarda da asla bilemezsiniz yani. “İnanıyorum ki” Fatma Şahin bir “bilse” hemen yasaklatırdı bu uygulamaları.(Kendi kendime gülüyorum)
Evet, 22 Kasım’da yani bugün dersler başlayacak, ilk derse Fatma Şahin ve Bekir Kalyoncu katılacak. Derslerde kadına yönelik şiddet, evlilik, zorla evlendirme, namus ve töre cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konular işlenecek. Bir yandan derslerde bu konular işlenirken, diğer yandan zorunlu askerliğini sürdüren er ve erbaşların beynine “Vatan namustur ve namusunu korumak için ölmek ve öldürmek her yiğidin boynunun borcudur.” düsturu işlenmeyi sürdürecek. Ayrıca, başka derslerin de olduğu TSK’da, dersin ne anlama geldiğini, erlik yapmış erkeklerin hikayelerinden biliyorum. Türkiye’nin sınır komşularını tam sayamayanların tokatlanışını gülerek anlatırlardı. Başka derslerde başka hikayeler, başka tokatlar, tekmeler…
Şimdi nasıl olacak peki?
Soru: “Oğlum söyle bakalım erkek ve kadın neden eşittir, eşitlik maddeleri nelerdir?” Cevap: “Komutanım, hım …”. Er cevap verirken tekleyince erbaş ne der? “Lan niye bilmiyorsun, bu ay denetim var! Ben senin ananı, avradını…”
Soru: “Kadına yönelik şiddete niçin karşıyız?”, Cevap: “Komutanım, hım…” olur da er yine teklerse, er cevaplayamadığı sorunun şiddetini öğreniverir.
Fatma Şahin, şanslıysa, bugün derse katılmak için gideceği kışlada, kadını aşağılayan sıfatlarla dolu küfürleri duyabilir. Şiddeti veya kadına yönelik şiddeti günbegün körükleyen binlerce kışla uygulamasından birine rastlar. Çünkü gideceği her kışla, şiddetin tekrar tekrar üretilmesi için kurulmuştur.
Daha da önemlisi Fatma Şahin; tüm bu uygulamaları bilen, aile ve kadından sorumlu bir bakan olmanın gereğiyle, devletin şiddetten sorumlu kurumunu, kadına yönelik şiddetle mücadele ediyormuş gibi gösteriyor ve gözlerde devletinin imajını süsleyip püsleyip güzelleştiren, bir kadın bakan oluveriyor.
İmzalanan bu protokolle ve bugün başlayan bu derslerle istediğiniz kadar süsleyip püsleseniz de militarizminizi; biliyoruz ki bu şiddet sizin şiddetiniz, bu çirkinlik sizin çirkinliğiniz.
Didem Erbak