5 Mart Salı günü Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Adalet Saraylarınız Yıkılacak Kadınlar Özgürleşecek” pwordpressrtıyla devlete ve onun adaletsizliğine öfkemizi haykırmak için Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık. “Devletin Adaleti Katliamdır, Devletin Adaleti Tecavüzdür, Devletin Adaleti Tacizdir, Devletin Adaleti İşkencedir, Devletin Adaleti “Erk”ektir, Devletin Adaleti Tecrittir” yazılı dövizlerimizle gerçekleştirdiğimiz eylemde yaptığımız basın açıklamasında, devletin adalet saraylarında kadınların ölüme mahkum edildiğini, erkek şiddetinin bireysel olmadığını ve bu şiddetin adalet saraylarında sürekli olarak üretildiğini belirttik. “Adliyeler Saraydır, Saraylar Kan Kokar”, “Kadınların İsyanı Sarayları Yıkacak”, “Kadınlar Sokağa, Sarayları Yıkmaya” sloganlarıyla, devletin kan kokan adaletinin dayatıldığı Çağlayan Adliyesi’ni kana buladık. Ellerimizdeki kırmızı boyalarla adliye önününü kana bulayarak, bu sarayların biz kadınların ölümüne sebep olduğunu ve ancak bu saraylar yıkıldığında biz kadınların özgürleşebileceğini söyleyerek bütün kadınları sarayları yıkmaya çağırdık.
Saraylar yıkılacak, kadınlar özgürleşecek!
Eylemde okunan basın metni aşağıdadır;
Basına ve Kamuoyuna;
Biz kadınlar, tüketim saraylarınızda deliriyor, patronların saraylarında sömürülüyor, adalet saraylarınızdan tabutla çıkıyoruz. Bugün de yaşamlarımızı gasp eden, devlet ve erkek şiddetinin yine devletin hukukuyla meşrulaştırıldığı, kan kokan bir adalet sarayının, Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık.
Devletten adalet talep etmiyoruz!
Özgürlüğü saraylarınızda aramıyoruz!
Doğumumuzdan ölümümüze dek devletin sözde adaletine maruz kalıyoruz. Doğumumuzda ciğerlerimize dolan ilk nefesle ağlıyoruz ya, ömür boyu ağlayalım diye veriyorlar pembe nüfus cüzdanımızı. Bir kağıt parçasıyla yazıyorlar senaryoyu, belirliyorlar toplumdaki rolümüzü. Kendimiz olmamalıyız; birilerinin kızı, annesi, eşi, namusu, yuvasını yapan dişi kuşu, malı-mülkü olmaktan. Erkek, “erk”ekliğini yapabilsin diye hep bir adım gerisinden takip etmeliyiz. Erk; iktidar, güç demektir. Bu gücü baskı aracına dönüştürerek diğerine dayatmak demektir. Bu dayatmayı yaşamımızın her alanında hissederiz, deneyimleriz. Dayak, hakaret, taciz, aşağılama, yok sayma, tecavüz, cinayet… Devlet, bunları adalet saraylarında hukukuyla ve “erk-ek” anlayışıyla güvence altına alır. İşte biz kadınlara biçilen rol, her koşulda bir iktidarın altında ezilmektir. Bu adalet değildir, özgürlük değildir.
Senaryoyu baştan yazıyoruz! Çünkü unutmadık; rollerine uymadıkları için adalet saraylarınızda ölümden beter yaşamlara mahkum ettiğiniz kadınları.
Rolümüze uymuyoruz! Çünkü unutmadık; kadınları katleden erkeklere yaptığınız tahrik indirimlerini, koruduğunuz tecavüzcüleri.
Kalıplara sığmıyoruz! Çünkü unutmadık; erkek şiddetinin bireysel olmadığını, sizin eseriniz olduğunu, saraylarınızdaki buram buram kan kokusunu.
Dokunun bedenimize, sarılın nefretinize, takın kelepçelerinizi, tıkın işkencehanelerinize. Hukuğunuzla meşrulaştırın bütün bunları, adaletsizliğinizi dayatın adalet saraylarınızdan. Korkumuz yok erkek şiddetinizden, devletinizden, ailenizden, polisinizden, hukuğunuzdan. Elinizden geleni ardınıza koymayın, biz de öyle yapacağız.
İsyan ediyoruz! Çünkü biliyoruz; devlet adaletsizliktir. Adaleti yaratacak değerler, iktidar ilişkilerinin olmadığı, bu iktidar ilişkilerinin devlet ve onun hukukuyla korunmadığı bir toplumda aranır ancak.
Bütün kadınları isyanımıza isyan katmaya çağırıyoruz. 8 Mart Cuma Dünya Kadınlar Günü’nde saat 12.00’de onları sömüren patronun sarayının kapısına dayanan ve yaşamları için direnen ISMACO işçisi kadınların yanında olmaya çağırıyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz:
Saraylarınız Yıkılacak, Kadınlar Özgürleşecek!
Anarşist Kadınlar