Emma Goldman 27 Haziran 1869′da Litvanya’da bir Yahudi gettosunda dünyaya geldi. Anne ve babasının küçük bir han işlettiği Popelan köyünde büyüyen Emma Goldman on üç yaşındayken ailesiyle St. Petersburg’un Yahudi mahallesine taşındı. Burada altı ay okula gittikten sonra, ailesi tarafından okuldan alındı ve bir fabrikada çalışmaya başladı. Babasının sürekli dövdüğü ve on beş yaşındayken zorla evlendirmeye kalktığı Emma Goldman, evlenmeyi reddetti ve Amerika’ya giderek orada yaşayan üvey kardeşinin yanına yerleşti. Amerika’ya gider gitmez, Doğu Avrupa’dan gelen diğer göçmenler gibi bir giysi fabrikasında işe girdi. 17 yaşındaki genç Emma Goldman’ı anarşizme yönelten, 4 Mayıs 1886′da Chicago’daki Haymarket Meydanı’nda anarşistler tarafından örgütlenen bir mitingde bir polis grubunun içine bomba atılmasının ardından beş anarşistin tutuklanması ve “anarşist oldukları için” dördünün idam edilmesi, birininse idamından hemen önce kendi hayatına son vermesi oldu. Bu olaylar sadece bir kuşağın vicdanını şekillendirmekle kalmadı; Emma Goldman’ın köklü bir dönüşüm geçirmesine de yol açtı. Emma Goldman Chicagolu anarşistlerin idam günü devrimci olmaya ve idam edilen anarşistlerin ideallerini yaşatmaya karar verdi.
20 yaşındayken New York’a taşınan Emma Goldman orada Almanca çıkarılan anarşist dergi Freiheit’ın editörü Johann Most ile tanıştı ve onun düşüncelerinden etkilendi. Bir süre sonra anarşizm konusunda konferanslar vermeye başladı.
Emma Goldman yoldaşı Alexander Berkman ile birlikte 1892 Homestead çelik grevi sırasında, fabrikadan attığı işçilerin yerine 300 grev kırıcıyı almaya niyetlenen fabrika müdürü Henry Clay Frick’i öldürmeyi planladı. Silah satın almak için gerekli parayı kazanmak amacıyla on dördüncü caddede fahişelik yapmaya karar verdiyse de bunu asla yapamayacağını anladı ve sonunda kız kardeşinden borç aldı.
Alexander Berkman, planladıkları gibi Frick’in bürosuna girdi ve fabrika müdürünü vurdu. Frick ağır yaralandı ve Berkman bu eylemin ardından 14 yıl hapiste kaldı. Çıkarıldığı mahkemede suikast girişimini açıklamaya ve savunmaya çalışan Emma Goldman’ınsa konferansları bu olaydan sonra sık sık engellendi.
Emma Goldman 1893′te işsizleri “zor kullanarak” ekmek almaya teşvik ettiği iddiasıyla tutuklandı ve Blackwell Adası’ndaki hapishanede bir yıl tutuklu kaldı. Hapishaneden çıktığında çoktan iktidarların korkulu rüyası olmaya başladığını gördü.
1901′de Genç Polonyalı göçmen Czolgosz Başkan McKinley’i öldürdüğünde, onu Emma Goldman’ın kışkırttığı söylendi. Emma Goldman Czolgosz’u tanıdığını reddetse de genç suikastçının eylemini savundu. Bu olayın ardından anarşistlere yapılan baskılar nedeniyle bir süre saklanmak zorunda kaldı.
1907′de Berkman ile birlikte aylık Mother Earth’ı (Toprak Ana) çıkarmaya başladı. Derginin sayfalarında sadece anarşist fikirler tartışılmıyor, Ibsen, Thoreau, Nietzsche ve Wilde gibi yazarlar Amerikalılara tanıtılıyordu.
1910′da Anarşizm ve Diğer Denemeler adlı kitabı yayınlanınca, bir konferans turu düzenledi ve 37 kentte 120 konuşma yaparak 25 bin kişiye hitap etti. Özgürlük mücadelesine estetik bir boyut kazandırdığını düşündüğü drama ile ilgili konferansları da 1914′te Modern Dramanın Toplumsal Anlamı başlığıyla yayınlandı.
Doğum kontrolüyle ilgili yayın dağıttığı için ikinci kez hapse atıldı; fakat hayatı boyunca altı kez hapse atılan Emma Goldman en uzun cezayı Askerlik Karşıtı Liga’nın kuruluş faaliyetlerine katıldığı ve Birinci Dünya Savaşı’na karşı yürüyüş düzenlediği için aldı. Berkman ile birlikte 1917′de zorunlu askerliği engellemek için komplo kurmaktan tutuklandı ve 2 yıla mahkum edildi. Bunun ardından Amerikan vatandaşlığından çıkarıldı ve 1919′da Rusya’ya iade edildi.
Rusya’da önceleri Marksist merkeziyetçiliğe ve devletçiliğe duyduğu tepkiyi devrim uğruna bastırdı ve Bolşeviklerle çalışmaya başladı. Kısa süre içinde serbest konuşmanın engellenmesi ve Komünist Parti üyelerinin yararlandıkları ayrıcalıklar yüzünden düş kırıklığına uğradı. Devrim arşivleri için belge toplamak üzere bütün ülkeyi dolaştı ve artan bürokrasi, siyasi baskılar ve zorunlu emek karşısında dehşete kapıldı.
Mart 1921′de ayaklanan Kronştadlı denizcilerin Troçki ve Kızıl Ordu tarafından katledilmesi hem Emma Goldman hem de Alexander Berkman için bir kopuş noktası oldu. Goldman ve Berkman Rusya’da kalmalarının anlamsız olduğuna karar verdiler ve Aralık 1921′de Avrupa’ya gittiler.
Goldman, Rusya’da geçirdiği iki yılı Rusya’da Düş Kırıklığım (1923) ve Rusya’daki Daha da Büyük Düş Kırıklığım (1924) başlıklı iki kitapta anlattı.
Rusya’dan ayrılan Goldman ve Berkman’ın Amerika’ya dönmelerine izin verilmedi. Berkman Fransa’ya, Goldman ise İngiltere’ye yerleşti. Burada kaldığı süre içinde Bolşevikleri eleştirdiği için tepki gördü. 1925′te Welshli yaşlı bir maden işçisi sınır dışı edilebileceğini işittiği Goldman’a anlaşma evliliği teklif etti. Bu sayede Goldman pasaport çıkartarak Fransa ve Kanada seyahatine çıkmayı başardı. 1931′de iki ciltlik Hayatımı Yaşarken isimli otobiyografisini yazdı. 1934′te Birleşik Devletler’de bir konferans turu yapmasına izin verildi.
İberya Devrimi, Emma Goldman’ın anarşizm mücadelesiyle dolu yaşamının son yıllarında yaşadığı en büyük deneyim oldu. Berkman’ın intihar etmesi ve faşizmin yükselişiyle sarsılan Goldman, 1936′da, 67 yaşında mücadeleye katılmak için Barcelona’ya gitti. CNT-FAI ile birlikte çalıştı; bültenlerinin İngilizce baskısını yaptı ve onların davasını İngiltere’de savunma görevini üstlendi.
Goldman, CNT-FAI’li anarşistlerin 1937′de koalisyon hükümetine katılmalarını, giderek güçlenen komünistlere savaş faaliyetinin daha iyi yürütülebilmesi için taviz vermelerini onaylamadı. Bütün bunların anarşist harekete zarar vereceğini gördü. Franco’nun zaferi ve faşizmin bütün Avrupa’ya yayılması karşısında derin bir üzüntüye kapılmasına rağmen Goldman anarşist ilkelerinden taviz vermeyi reddetti.
1940′ta Kanada’nın Toronto kentinde felç geçiren Emma Goldman bundan üç ay sonra, 14 Mayıs 1940′ta hayata veda etti. Cesedi, Haymarket olaylarının ardından idam edilen ve ona ilham kaynağı olan anarşistlerin mezarlarının yakınına gömüldü.
İlk Yorumu Siz Yapın