Bugün 1 Eylül Barış günü dolayısıyla anlam yerini bulsun şiarıyla coğrafyanın dört bir yanından barışta ısrar edenlerin seslerini yükselttikleri bir gün olacaktı. Ama ne yazık ki olamadı; yine gaz bombaları yağdı, kadınların, anaların, çocukların üzerine.
Bu coğrafyada yıllardır bir halkın insanları yerinden yurdundan, dilinden, kültüründen, aşkından, nefretinden men edilmekte, gönülsüz savaşın ortasına itilmekteydi. Yine aynı halkın çocuklarıydı Kadıköyde gaza boğulan, koşuşturan, haykıran. Yine aynı çocukların ellerinde ‘suç’ aletleri, yüreklerinde kocamaan öfkeleriyle. Anlıyoruz ki; ne barışı, kiminle barış? tam da savaşın ortasındayız. Hiç görünmeyen belki de gün be gün gittikçe öfkeyle beslenen soluksuz bir savaşın ortasındayız. Çocukların yüreğindeki öfke bugün alev aldı sadece.
Militarizm derken bizler; denize savrulan polis barikatlarından, tuzla buz olmuş otobüs duraklarından, yırtılmış karalanmış reklam panolarından, yoksulun ekmek teknesine sallanan taştan, yolu tesadüfen oradan geçmiş olan bebekli kadından, gazın kokusundan, yakışından, dumanından, kaçışan seslerin feryadından bahsetmiyoruz. Yıllarca yüreklere salınan bu öfkenin nasıl büyüdüğünden, nasıl can acıttığından bahsediyoruz. Her gün kafamıza sıkılan bir kurşunla ölüp ölüp dirilen, dirildikçe tekrar aynı kurşunla öleceğini bilerek yaşatılan o kaçınılmaz korkudan bahsediyoruz.
Militarizm derken bizler; görünür savaş hallerinden, ellerinde silahları, korunaklı elbiseriyle, gaz maskeleriyle kontrolsüz saldıran türlerden, tel parmaklıklı, dürbünlü karizmatik tomolardan, emir komutanlarından, emir kullarından, işbirlikçi nefret sahiplerinden de bahsetmiyoruz.
Militarizm derken bizler; tüm bunları ilmik ilmik ören sürecin kendisinde, devletlerin ve ikidarın varoluşunun nedenlerinde görüyoruz. Militarizmi; hayatın her alanında karşımıza dikilen bir iktidar senaryosu olarak görüyoruz. Bu yüzden Militarizmi sadece tüm orduların ve savaş mekanizmalarının ortadan kaldırılması gereken bir son olarak değil, Hayatımızın her alanından söküp atılması gereken bir başlangıç olarak görüyor, sorguluyor ve anlamaya çalışıyoruz.
Barış için ‘vicdani ret’ diyen anti militarist kadınlar olarak Militarizmi vicdanımızla reddediyoruz!
Kadıköyde bugün bizler en önde olan kadınların, barış annelerinin, barışı dillendiren iktidarsız kadınların hemen arkasındaydık. Doğru gördüğümüz, doğru bulduğumuz yerdeydik.
1 Eylül dünya barış günüydü bugün sırf bu yüzden anlamına denk düşen yerdeydik. Aynı tarafta, aynı safta beyaz fularlarımızla olmamız gereken yerdeydik.
Ancak yıllardır olamadığı gibi, bugün yine barışamadık!
Yine de barışa giden günlerin iktidarsızların özgürleştirdiği ve vicdanların reddettiği bir zamanda yer bulacağına ısrarla inanıyoruz.
Bu yüzden, Israrla reddediyoruz, reddedeceğiz.