"Enter"a basıp içeriğe geçin

”DEVLET BABA”NIN TACİZCİ OĞULLARI -Şeyma Çopur

Bursa’da bir kadın aynı iş yerinde çalıştığı erkek tarafından sözlü ve fiziksel olarak taciz ediliyor. Üstelik bu erkek iş yerinin müdürü pozisyonunda. Yaşanan tacizin ardından kadın mahkemeye başvuruyor, olayın peşini bırakmıyor. Mahkeme, erkek müdürün eylemini “cinsel saldırı” olarak değerlendiriyor ve erkeğe ceza veriyor.

Hayır, hayır, tabi ki böyle olmuyor. Tacizci müdür de olayın peşini bırakmıyor. E öyle kolay mı serde erkeklik varken, serde müdürlük varken? “Yanlış anlaşıldım.” diyor, “Kızım gibi görüyorum.” diyor, şöyle böyle diyor ve dava yargıtaya taşınıyor.

Yargıtay dosyayı değerlendiriyor. Aslında tacizci müdür kadına “Fıstık gibisin, çok güzelsin.” demiş, demekle kalmamış, kadının kalçalarına dokunarak fiziksel olarak da tacizi sürdürmüşken yargıtay müdürün eylemini “babacan bir tavır” olarak yorumluyor. Son anda bir hakim, müdür ve çalışan arasındaki hiyerarşik ilişkiye dikkat çekerek eylemin cinsel saldırı olarak değerlendirilmesi gerektiğinde ısrar ediyor ve karara şerh koyuyor.

Bu şerhle yetinenlere göre adalet yerini buluyor. Ama bu şerhin de aklımızdaki bazı sorulara yanıt olamadığı ortada. En önemli soru “Ya şerh olmasaydı?” Eğer şerh konulmuş olmasaydı ne olacaktı bu dava? Tacizci erkek kendini ve tacizini aklamış olacaktı şüphesiz. Kadın türlü sıfatlarla damgalanacaktı o iş yerinde, tabi orada çalışmayı sürdürebilirse… Ve en kötüsü, ‘’adaletinden zeval olunmaz’’ devletin kararıyla tacize uğrayan bir kadın kendi yaşadıklarından, kendisinden bile şüphe edecekti belki de. Kadınlara saldıran her erkek için türlü ‘’babacanlık’’ aklamalarıyla cezai indirimlerin mevcut olduğu devletin adaletsizliğinde, kadınlar hakkında verilen her karar pamuk ipliğine, şansa ya da erkek adaletin bir hakiminin şerhine bağlı.

Bu seferki olayın gündemleşmesi sayesinde, bugün yargıtay bir açıklama yapmak zorunda kaldı. “Babacan tavır” kararının tanık ifadelerine göre verildiğini söyledi. Tanık, olay anında kadının herhangi bir rahatsızlık ifadesi olmadığını gördüğünü, gülüştüklerini duyduğunu söylemiş. Yargıtay da buradan yola çıkarak cinsel saldırı olmadığına kanaat getirmiş. Peki taciz edildiğini söyleyerek mahkemeye başvuran kadının beyanı?

Madem tanık ifadesi kanaati değiştiriyor, öyleyse tanıklıklarımızdan bahsedelim biz de. Yaşadığımız sistemde kadınlar giydikleriyle, tavırlarıyla, yaşam biçimleriyle her zaman damgalanmaya, yaftalanmaya, yargılanmaya açık bir konumda bulunuyor. Kadın yaşadıklarını topluma açıklamayagörsün, hemen “Sen de niye böyle yaptın? Kendin kaşındın…” diye başlıyorlar. Hal böyleyken çalıştığı iş yerinde kendisinden yaşça büyük ve hiyerarşik olarak yüksekte bulunan bir erkeğin zorbalığına, şiddetine, “belli belirsiz” tacizine uğrayan bir kadının “halinden memnun” göründüğünün söylenmesi ne anlama gelir? Kadın rahatsızlık duyduğunu ve bunu belirttiğini ifade ediyorken olayı dışarıdan gözleyen birisinin tanıklığıyla kanaat getirilmesi neye denk düşer? Cevap, sayısız örnekle karşımıza çıkan, erkek devletin erkek adaletinde, adalet dedikleri adaletsizliklerde.

Diğer yandan kadınların yaşamın her an ve alanında sayısız kere tacize uğradığını kim inkar edebilir? Ancak öyle olağanlaşmış ki taciz kimileri için… Bakışlarını kadının üzerinden ayırmayan erkek de, sokak ortasında laf atan erkek de tacizci sayılmıyor kimilerince. Sanki kötü niyet taşımayan bir refleksmiş gibi bahsediliyor bu eylemlerden. Her gün yaşanan bu tacizleri görüp de görmeyen, duyup da duymayanların olduğu, hatta artık bunun olağanlaştırıldığı bir sistemde, tacizci müdürün eylemi de “babacan”laştırılabiliyor bir çırpıda. Nice babacan tavırlar biliyoruz değil mi Ensar’daki gibi ya da kendi çocuklarına cinsel işkence yapanlar gibi? Devlet babanın da “babacan” şekilde affettiği, unutturmaya çalıştığı “babacan tavırlar” bunlar.

Uzun sözün kısası, devlet baba ve babacan tacizciler el ele verip tacizi, tecavüzü, şiddeti aklamaya çalışıyorlar. “İyi” niyetleriyle, “belli belirsiz” dokunuşlarıyla, sıfatlarının ya da yaşlarının arkasına saklanarak… Babalığınızı da babacanlığınızı da istemiyoruz!

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir