Yaşadığımız coğrafyada sadece son üç ayda 70’den fazla kadın erkekler tarafından katledildi, 47 kadın “şüpheli” bir şekilde ölü bulundu.
Erkeklerin biz kadınlara şiddet uygulamasının, yaşamlarımızı çalmasının bahanesiyse hep hazır oldu.Bir kadının boşanmak istemesi, sosyal medya hesabı açması, bir erkeği reddetmesi ya da ne giyeceğine, ne yapacağına, ne diyeceğine kendisinin karar vermiş olması çoğu zaman erkek algı tarafından şiddete bahane olarak gösterildi. Yani coğrafyanın dört bir yanında biz kadınlar kendi hayatlarımıza dair kararlar aldığımız için, erkeklere itaat etmediğimiz için maruz kaldık erkek şiddetine.
Yaşadıklarımıza canımızdan olana kadar katlanmak öğretildi hep bize: Ailemiz “dayan kızım” dedi, “kocandır yapar”, ” çocuklarını düşün sen” dedi… Onlara da öyle öğretildi ya zaten, adına kadının kaderi demişler. Kim yazmışsa bu kaderi, halbuki bu bizim kaderimiz değildi. Adına kader denilen bu zülme katlandık yıllarca kimimiz, kimimiz de katlanamayarak “Artık yeter!” deyip o erkeği şikayet ettik gittiğimiz polis karakoluna.
Katledilen kadınlardan biri olmamak için, yaşayabilmek için gittiğimiz o karakoldan, bedenimizde izlerini taşıdığımız şiddete geri gönderildik. Erkek yaptığı onca şeye rağmen affedildi, bizse bu şiddete katlanmak zorunda bırakıldık bir kez daha.
Tacizciler, tecavüzcüler, şiddet uygulayan erkekler affedilmesin diye başvurduğumuz mahkemelerde adalet aradık, adalet saraylarının kapısında “erkek adalet” oldu karşımıza çıkan. Kadınlara uyguladıkları şiddete rağmen erkekler devletin tek bir kararıyla affedilirken, bizlerin çalınan yaşamlarına rağmen iyi hal indirimleri alırken yaşamını savunan kadınların payına düşen devletin adaletsizliği oldu.
Bitmiyor yaşadıklarımız bu sistemde, bitmiyor. Bizleri katletmek isteyenleri, isimlerini kanımızla yazacak kadar tanıyoruz, bitmiyor en yakınımızdaki erkekler tarafından uğradığımız şiddet. Her geçen gün daha da artıyor.
Erkek devletin adaleti bu ya, Rukiye Aslan’ı bıçakladıktan sonra hapse girip ardından af yasası ile serbest bırakılan o erkek, hapishaneden çıkar çıkmaz kızını işkence ile katlediyor. Erkek devletin adaleti bu ya, mahkeme salonlarında katledilen bir kadının davasına kadınların katılması yasaklanıyor. Kadınlara yönelik şiddet arttıkça kadınların öfkesi de büyüyor.
Şiddete katlanmamayı; tacize, tecavüze uğrayınca sessiz kalmamayı; özgürlüğü ve yaşamı mücadeleyle kazanmayı birbirinden öğreniyor kadınlar. Şule Çet’in davasında olduğu gibi, katillerin avukatının rahatsız olduğu kadın dayanışmasından güç alıyor. Birbirine verdiği seste güç buluyor her bir kadın.
Anarşist Kadınlar olarak içinde bulunduğumuz “normalleşme” sürecindenbaşlayarak her gün, her zaman kapatıldığımız evlerin eşiklerinden, şiddete uğradığımız sokak başlarından, sömürüldüğümüz iş yerlerinden sesleniyoruz: AFFETMİYORUZ!
Kadınları birbirlerinin mücadelesi kurtaracak, biliyoruz! Birbirimizi cesaretimizden, dayanışmamızdan tanıyoruz!
TACİZ TECAVÜZ ŞİDDET!DEVLET AFFETTİ KADINLAR AFFETMEYECEK!#KadınlarAffetmeyecek
İlk Yorumu Siz Yapın