25 Kasım’da saat 17.00’de Taksim Tünel’deyiz! Şiddete Çare Mücadelemiz Biz Birbirimizin Çaresiyiz KADIN! Ataerki her yerde. Ataerkiyi var eden iktidar her yerde. İktidarının sarsılmazlığını şiddetle…
Kategori: Yazılar
Bizler Anarşist Kadınlar olarak dün gerçekleştirilen duruşmada Namme’nin yanındaydık. Namme özgürlüğüne kavuşana dek yanında olmayı sürdüreceğiz. Yaşamı savunan bütün kadınlar özgürlüklerine kavuşana dek kendisi adaletsizlik…
Namme Öztürk, yıllardır kendisine sistematik işkence uygulayan ve son olarak da öldürme teşebbüsünde bulunan eski eşi Kazım Aydemir’i öldürdüğü için hapishanede şimdi. “Öldürmeseydim, o beni…
ÖZGÜRLÜĞÜ YARATMAYA; SOKAKLARA! Biz kadınlar, dünyanın neresinde olursak olalım, doğduğumuz andan itibaren “sadece kadın olduğumuz için” yok sayılan, aşağılanan, ötelenenleriz. Bizi kadın olmamızdan dolayı ezen…
In women’s freedom struggle, discussion of “right to vote” goes back to 19th century, the time when “right to vote” campaigns were at their peak. Although “universal right to vote” has been imposed as a political reality from the time it was put in effect along with the West type of “liberal democracies” existing in many parts of the world; it is a subject of an ongoing discussion for us, women, who have been witnessing that liberal democracies have not brought about any kind of “freedom” and who are sure that it will never do.
When “right to vote” is presented on the basis of equality of woman and man, it will trap woman into a big delusion. Like many other subjects that liberal democracy puts under the scope of rights and freedoms, it presents a fait accompli, avoiding in depth discussion of theoretical and practical aspects of the subject, and an evaluation of the implementations with regards to the individuals who will exercise these “rights and freedoms”. This feature of liberal democracy is related to its state structure which will not let questioning of the political, economic and social mechanisms and will impose these mechanisms on individuals. As for the ones who question this state structure and its mechanisms have been labeled as opposing “equality of woman and man”.
The discussions related to women’s “right to vote” exist both in the past, and also today. Observing the discussions made during 19th century in the North America geography where these campaigns were at their peak, enables us not only to see the relationship between the mere “right to vote” and woman struggle, but also to think about concepts like woman as a political subject and political equalit
8 Mart Platformu öznesi kadın olan, söylemini kadın temelinde kuran, politikalarını kadın üzerinden şekillendiren, kadın dayanışmasını önemseyen bir bileşen olma özelliğini sürdürmektedir. Ortaklaşmanın zemini olan…
Kadınların özgürlük mücadelesinde “oy hakkı” tartışmaları, “oy hakkı” kampanyalarının yoğunlaştığı 19. yüzyıla kadar dayanır. Bugün dünyanın birçok yerinde var olan Batı tarzı “liberal demokrasi”lerle uygulamaya…
Dünyanın bir ucundan bir ucuna ezilen kadın, dünyanın bir ucundan bir ucuna direnen kadın, dünyanın bir ucundan bir ucuna dayanışmayı yükseltecek olan kadın. Meydan Gazetesi olarak, dünyadaki ve coğrafyamızdaki anarşist örgütlerden kadınların, kadın mücadelesi ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü üzerine yazdıkları ve bizlerle paylaştıkları dayanışma mesajlarını, biz de sizlerle paylaşıyoruz.
14 Şubat günü Mersin’in Tarsus ilçesinde cansız bedeni bulundu Özgecan’ın. Son telefon görüşmesinde annesine onu merak etmemesini, okulundan evine dönmek üzere yola çıktığını söylemişti. Ancak Özgecan bir daha evine dönemedi. Bindiği minibüsün şoförü tarafından önce tecavüze uğradı, ardından bıçaklanarak katledildi.
Yıllardır bildiğimiz, son zamanlarda da sıkça adını duyduğumuz bir kelime ‘’moda’’. En yeni trendler, sezonda ki popüler renkler, bu sene en çok kullanılan ayakkabılar, şortlar, ceketler vb. moda adı altında karşımıza çıkan kavramlar. Modanın bize sunduğu ürünler ise hızla hayatımıza yerleşmiş durumda. Kapitalizm tabiî ki bu durumdan beslenerek her gün her saat moda kavramını zihnimize yerleştirmek için çalışıyor. Önceleri indirim reklamlarını karşımıza çıkabilecek her panoya koyarken şimdiler de yeni bir yol buluyor.
Yeni yolun adı ‘Blog yazarlığı’. Bir blog yazarı yeterli takipçiye ulaştıktan sonra sürekli olarak kapitalizmin kadınlar için tasarladığı ürünlerin tanıtımını yapıyor. Çok ünlü markaların yanı sıra markası olmayan fakat bir başka kadının emeği ile yapılmış ürünler de tanıtılıyor. Yani blog yazarlarının kapitalizmin güzelliğine son derece kapılmış olduklarını söyleyebiliriz. Biraz bu bloglara göz attığınızda ise sadece elbiseler, ceketler vb görmüyorsunuz. Ataerkil bir ürünle de karşılaşabilirsiniz. Mesela son günlerde moda bloglarında oldukça rastlayabileceğiniz ve çoğu kadının tercih ettiği Cartier markasının Love isimli bileziği.