14 Şubat günü Mersin’in Tarsus ilçesinde cansız bedeni bulundu Özgecan’ın. Son telefon görüşmesinde annesine onu merak etmemesini, okulundan evine dönmek üzere yola çıktığını söylemişti. Ancak Özgecan bir daha evine dönemedi. Bindiği minibüsün şoförü tarafından önce tecavüze uğradı, ardından bıçaklanarak katledildi.
Kategori: Gündem
Yıllardır bildiğimiz, son zamanlarda da sıkça adını duyduğumuz bir kelime ‘’moda’’. En yeni trendler, sezonda ki popüler renkler, bu sene en çok kullanılan ayakkabılar, şortlar, ceketler vb. moda adı altında karşımıza çıkan kavramlar. Modanın bize sunduğu ürünler ise hızla hayatımıza yerleşmiş durumda. Kapitalizm tabiî ki bu durumdan beslenerek her gün her saat moda kavramını zihnimize yerleştirmek için çalışıyor. Önceleri indirim reklamlarını karşımıza çıkabilecek her panoya koyarken şimdiler de yeni bir yol buluyor.
Yeni yolun adı ‘Blog yazarlığı’. Bir blog yazarı yeterli takipçiye ulaştıktan sonra sürekli olarak kapitalizmin kadınlar için tasarladığı ürünlerin tanıtımını yapıyor. Çok ünlü markaların yanı sıra markası olmayan fakat bir başka kadının emeği ile yapılmış ürünler de tanıtılıyor. Yani blog yazarlarının kapitalizmin güzelliğine son derece kapılmış olduklarını söyleyebiliriz. Biraz bu bloglara göz attığınızda ise sadece elbiseler, ceketler vb görmüyorsunuz. Ataerkil bir ürünle de karşılaşabilirsiniz. Mesela son günlerde moda bloglarında oldukça rastlayabileceğiniz ve çoğu kadının tercih ettiği Cartier markasının Love isimli bileziği.
Daha çocukken tanışıyoruz devletin adaletsizliğiyle. Kimimiz NÇ. gibi mahkemelerde, kimimiz Ceylan gibi bir havan topunda… Ve her geçen gün, başka bir şekliyle görüyoruz adaletsizliği; bazen bir tekstil atölyesinde, bazen bir hastanede sırasında ve plastik cerrahi üzerine, bazen bir sokak ortasında ya da ödenemeyen bir faturada. Yaşamlarımız yok sayıla sayıla yaşamaya ve ölmeye mahkum edilirken, adaleti dilenmeye, ‘erk’ek devletin ‘erk’ek mahkemelerinden talep etmeye zorlanıyoruz. Ancak biliyoruz; bizleri yok sayanlara, yaşamlarımızı çalanlara karşı özgürlüğümüz kendi ellerimizde, omuz omuza büyüttüğümüz mücadelemizde.
Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 17. sayısından alınmıştır.
“xanim dikşine wek dayika min Kurdistan
mêr û zarok xeçel bûne weke kurdan”
“hanımım Kürdistan gibi acı çekmektesin
erkekler ve çocuklarsa Kürtler gibi ‘utanç’ içinde”
Batman’ın Sason Köyü’nde, henüz çocukken köy yakmalarla, köy boşaltmalarla, OHAL’lerle, devletle ve devletin adaletiyle tanışmış Mülkiye Demir Kılınç, ailesine deyimiyle Zeyno. Devletin dayattığı koruculuğu reddeden ailesine, “terör”e yardım ediyorlar iddiasıyla başlayan baskılar giderek artmış. Bir bayram sabahı, kahvaltı sofrasındayken basılmış evleri asker tarafında.Teypte çalan “xanima min” bahane olmuş, tüm aileyi gözaltına almış askerler. Abisiyle babasından günlerce haber gelmemiş. Sonrası malum, dayaktan perişan bir şekilde serbest bırakılmışlar…
Anarşist Kadınlar’la 8 Mart çalışması üzerine yapılan bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır.
“Anarşist Kadınlar, bu yıl 8 Mart sürecinde Elibelinde kadınlarla doldurdular sokakları, meydanları. Erkek egemenliğine, devlete, iktidara, kapitalizme karşı kadın mücadelesini daha da yükselttiler, kadın dayanışmasını büyüttüler. Anarşist Kadınlarla, Elibelinde’yi ve bu sürece nasıl hazırlandıklarını konuştuk.”
İstanbul’da 8-9 Mart, isyan dolu geçti. 8 Mart günü Taksim de düzenlenen Feminist gece yürüyüşünde kadınların isyan sesleri, çığlıklara dönüştü. Binlerce kadın, iktidara, erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe, kapitalizme ve militarizme karşı seslerini bir kez daha yükseltti. Taksim yasağına rağmen her yıl olduğu gibi bu yılda Taksim den yürümek isteyen kadınların önü tomalar ve polisler tarafından kesildi. Halkın, Taksim Gezi Direnişiyle artarak süren her tepkisi gaz, su ve copla karşılık bulurken bu kez devlet şiddetinin kadınlara yönelmesi kaçınılmazdı. Ancak kadınlar şunu çok iyi biliyorlar; her yıl binlerce kadının sloganlarıyla işgal ettiği bir caddeyi, meydanı yasaklayan zihniyetle, kadını yok eden zihniyet aynı.
Anarşist Kadınlar’la 8 Mart’ta Taksim de, 9 Mart’ta Kadıköy de SENDE KOY ELİNİ BELİNE Bizler, her gün öldürülenleriz, bizler her gün tacizlerle, tecavüzlerle ölmekten beter…
İstanbul Kadın Dayanışması’nın 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü dolayısıyla Kadıköy de düzenlediği Kadın Yürüyüşü yüzlerce kadının katılımıyla gerçekleşti. Kadıköy boğa da buluşan kadınlar “Kadın düşmanlığına, şiddete, AKP’ye meydan okuyoruz” pwordpressrtının arkasında, sloganlar eşliğinde meydana doğru yürüyüşe geçti. Anarşist Kadınlar olarak katıldığımız yürüyüşte, hazırladığımız kara mor dövizleri taşıyarak kadın cinayetlerine, tecavüze, tacize, şiddete isyanımızı bir kez daha haykırdık.
Devletin kadın politikası her geçen gün şiddetten beslenerek hayatlarımızı yok etmeyi sürdürürken biz kadınlar, kadın cinayetlerine, tecavüze, tacize ve her türlü baskıya karşı sokaklara çıkıyoruz.…
Bundan bir yıl önce Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde 3 polisin tecavüzüne uğrayan ve geçtiğimiz Temmuz ayında yine aynı polislerden birinin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal için; Taksim Gezi Direnişi sonrasında tutuklanarak Şakran Cezaevi’ne kapatılan ve gardiyanların tacizine maruz kalan Elif Kaya için; gözaltına alındıktan sonra polisin tacizine uğrayan Eylem Karadağ, Ezgi Özmen ve birçok kadın arkadaşımız için… Biz kadınlar bugün (28 Eylül Cumartesi günü) karakollarda tacize, tecavüze, işkenceye karşı bir araya geldik ve hep birlikte yeniden haykırdık: “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!”