"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: Gündem

Kadınlar Savaşa Karşı

Kadınların Bianet’e gönderdikleri açıklama:

Barış İçin Vicdani Ret Platformu’nda yer alan Vicdani Retçi Kadınlar, savaş söyleminin, imha ve inkar politikalarının tırmandırdığı yıkıma karşı “yaşamın izinden gitmeye kararlı” olduklarını söylediler.

Vicdani Retçi Kadınlar, son günlerde hayatlarını kaybeden askerlerin ardından yükselen savaş söylemine karşı bianet’e gönderdikleri açıklamada, “bizler savaşın karşına barışı koyuyoruz ve barışa giden yollardan birinin de vicdan ret oluğunu biliyor, mücadelemizi bu hatta sürdürüyoruz. Fakat biliyoruz ki vicdani ret mücadelesi tek başına bu topraklardaki savaşı durdurmak için yetersiz kalabilir. Bu yüzden vicdani ret mücadelesinin marjinal kalmasına karşı; bu hareketin toplumsallaşması için çabalıyoruz” dediler.

Mazali: ”Düşmanın Varlığını Kabul Etmiyoruz”

Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar dergisinin konuğu olarak Türkiye’ye gelen İsrailli antimilitarist feminist Rela Mazali, onu bugünlere ve mevcut düşüncelerine getiren süreci, hikayeleri, siyaseti ve yeni alanların nasıl yaratılacağını anlattı…

Başlangıç…

1967 yılında 18 yaşında askere gittim; “savaş” zamanında. O dönemde İsrail’de şimdiki anlamıyla ne vicdani retçi ne de antimilitarist hareket vardı. Sadece bir takım memnuniyetsizliklerimiz vardı. 1967 yılında İsrail’in kazandığı “zafer”den dolayı “mutlu olmadım”. Tam tersine, büyük bir tatsızlık ve memnuniyetsizlik hissettim.

Öldürülen Trans Didem İçin Anma Gerçekleştirildi

Fındıkzade’deki evinde öldürülen Didem Soral’ın arkadaşları ve LGBTT örgütlerinin üyeleri, bugün evin önünde açıklama yaparak nefret cinayetlerine tepki gösterdi. Hükümetin tutumunun nefret cinayetlerini körüklediği eleştirisinde bulunan grup, medyaya da tepki gösterdi. Açıklama sırasında evin önünde mumlar yakıldı, karanfiller bırakıldı.

Transseksüel Didem Soral, 31 Temmuz günü Fındıkzade’deki evinde vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanarak öldürüldü. Cinayetin hemen ardından yakalanan katil Ö.F.K., tahrik indiriminden yararlanmak için, “Ben onu kadın zannetmiştim, erkekmiş” dedi. Yaygın medya katil zanlısının söylemlerini verdi, asker kaçağı olan zanlı hakkında “vatani görevini yapmakta olan” gibi ifadeler kullandı.

Türk Medyasında Beş Kadın Dergisi

Bu bölümde,Türk medyasındaki beş kadın dergisinin (Cosmopolitan, Elle, Elele, Marie Claire, Hülya) Ocak sayıları konumuz bakımından incelenmiştir.

a.Elele

Dergilerin tüketimle ilişkisi dergilerin reklama ayırdığı sayfa sayısına bakıldığında ortaya çıkmaktadır.Toplam 147 sayfadan oluşan Elele dergisinin 34 sayfası reklama ayrılmıştır. Toplam 42 reklamın yer aldığı dergide ürünlerin fiyatlarıyla,resimleriyle tanıtımı ise 31 sayfayı içermektedir. Bu meta fırtınasının toplam sayfa sayısı 65tir,başka bir değişle derginin yarısını oluşturmaktadır. Kalan 40 sayfadaki konular ise “Şimdi Trend Tv de Şöhreti Yakalamak”, “Dişli,Erkek gibi Kadınım”, “Ünlü Beraberliklerde Patron Kim?”, “Pahalı Zevklerin Tadılabileceği Yerler”, “Erkekler Neden Terk Eder?”, “Yatakta Seks Dışında Ne Yapılır?” gibi evdeki meleğin melek olarak kalmasını sağlamlaştıran öneri yazıları bulunmaktadır.

“Devlet bize dava açsın istiyoruz”Radikal gazetesi röpörtajı

Anarşist kadınlar, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde Dolmabahçe’de vicdani retlerini Kürtçe, Gürcüce ve Türkçe yaptılar: “Ku derya jiyana me be girtin, dive xeyalen me were ba hev. Tsxovreba udovkargveli şevaxvedrot otsnebi. Hayatlarımız çalınmadan, hayallerimiz buluşmalı.”
Onların da vicdani retlerini açıklamasıyla Türkiye’deki kadın vicdani retçi sayısı 37’ye, toplam sayı ise 134’e çıktı.
Türkiye’de vicdani ret meselesi, askerliği ‘vicdanen reddeden’ ve takiben ‘asker kaçağı’ sayılan erkeklerle anılıyor aslında. Ama ilk kez bir kadının vicdani reddini açıkladığı 2004’ten beri, kadınlar da davanın bir parçası.

Erkek adalet değil gerçek ADALET!

Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi’nin çağrısıyla toplanan kadınlar, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Tecavüzde kadının beyanı esastır”, “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Bedenimiz emegimiz kimligimiz bizimdir”, “Devlet tecavuzu aklama” sloganlarıyla mahkeme önünde toplandılar.

Basına açıklama yapan Özlem Altun, davanın, 4 yıllık mücadele ve kadın dayanışmasının gücüyle açılmış olduğunu hatırlattı. Altun, tecavüzcüler cezalandırılıncaya kadar duruşmaları takip etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Ayrıca Adli Tıp Kurumu’nun tecavüze uğrayan hakkında “ırza geçme olayı neticesinde travma sonrası stres bozukluğu adı verilen ağır nevroz hali tespit edilmiştir” şeklinde rapor verdiğini, buna rağmen tecavüzcülerin tutuklanmadığını söyledi. Net bir şekilde yargıda erkek egemen bakışın hakim olduğunu söyledi.

Suyun Kadınları Kürtçe söyleyemedi!

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Suyun Kadınları” başlıklı konserde Kürt sanatçı Aynur Doğan’ın sahne aldığı sırada bir grup sahneye pet şişe ve sandalye fırlatarak konseri sonlandırmak istedi.
Sanatçı üçüncü parçasını seslendirdikten sonra bir kişi ayağa kalkarak ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diye bağırarak ortamı provoke etmek istedi. Konser devam ederken bir grup yuhlamaya başlayıp konser alanını terk ederken bir çok kişi ise Aynur Doğan’ı ayakta alkışladı.
Yuhalamalar nedeniyle Aynur Doğan parçasını yarıda bırakarak sahneden ayrılmak zorunda kaldı. Doğan sahneden ayrıldıktan sonra bir kadın dinleyici İstiklal Marşı’nı okumaya çalışırken güvenlik görevlileri tarafından dışarıya çıkarıldı.

“Ne insan hücreye sığabilir, ne hücre o kadar büyüyebilir.”

Nevin Berktaş, 12 Eylülden bu yana en uzun süre hapishanede yatan kadın mahkum. Nevin Berktaş 6 yıl fazla yatırılmış ve Avukatı, bu ‘hata’yı fark etmeseymiş bir buçuk sene daha yatacakmış. İnsan öldürme, hırsızlık ve benzeri suçlar işlemediğini az çok tahmin ediyorsunuzdur. Kendisi devrimci, suçu da devrimcilik.
Berktaş’ın, yattığı 22 sene içerisinde 12 Eylül sonrası var, ‘84,’96 ve 2000’lerdeki ölüm oruçları var. 22 sene böyle bir 22 sene yani…

Nevin Berktaş “paşa paşa” yatması icap ederken, tutmuş başına gelenleri, 12 Eylül işkencelerini, direnişlerini aktaran; F tipleri ile devletin ne yapmayı tasarladığını anlatan bir kitap yazmış. ‘İnancın Sınandığı Zor Mekânlar: Hücreler’ isimli kitabını bitirmesinden bir kaç ay sonra 19 Ocak cezaevi operasyonları olmuş. Bir nevi kitabı, kehanetinin içine doğmuş. Hikaye burada bitmediği gibi belki yeni başlıyor. Nevin Berktaş 12 Eylülle hesaplaşmak için koskocaman bir referandum yapan iktidarın döneminde, 12 Eylülün meziyetlerini anlatan kitabı nedeniyle yargılanır. 6 yıl alacaklı olmasına rağmen tekrar cezaevine girer. Allah’tan büyük bir kamuoyu tepkisi ortaya çıkar ki 6 ay sonra alel acele çıkartılır dışarı. Hâlâ kitabın cezasını alacaklı olduğu altı yıldan düşürmeye çalışıyor avukatları.

Tüketici Kitleler Olarak Kadınlar

1950’lerden itibaren, sanayi kapitalizminden tekelci kapitalizme geçiş ile birlikte, üretimin kitleselleşmesi yeni bir tüketici grubunu şekillendirmiştir. Bu yeni kitle, yeni çıkan dayanıklı tüketim mallarına sahip olmaya çalışan aynı zamanda ücretli olarak çalışan kadınlardır. 19. ve 20. yüzyılın başlarında, ilerici orta sınıf kadınlarının, kadın hakları uğruna verdikleri mücadele sonucunda, yüksek öğrenim, üretime katılma, profesyonel meslek, özel mülk edinme ve oy haklarını kazandıkları görülmektedir. Ancak, 2. Dünya Savaşı ve sonrası, bunun aksine geniş bir durulma devri sonucu kadınların kazandıkları
haklarda gerileme görülmüştür. Farnham ve Lundberg’in 1942’de yayınladıkları Modern Woman:The Lost Sex:Kayıp Cinsiyet adlı kitaplarında, “kayıp” denilenlerin bilime, sanata, siyasete ilgi duyan ve aile çevresi ötesindeki işler ile uğraşan, bağımsız kadın olmaları bu durumu örneklendirmektedir. Zeki, yaratıcı, yararlı kadın tipi yerine
bir “kadınca” kadın imajı, güzel yuvasının “rahat” köşelerinde halinden hoşnut, boş kafalı ev kadını imajı geçmiştir. Bu eve dönüşün aşırı gerici kaynağı Almanya’da, 1930’larda kadınları üç ünlü K’ye Kinder, Kuche, Kirche (çocuk, yemek pişirme, kilise) zorlayan Hitler olmuştur.